Son virajda tespitler
-Diyarbakır, İzmir, Konya, Adana, İstanbul mitingleri, Tayyip Erdoğan'ın yeniden ve önemli ölçüde seçimde inisiyatifi aldığını gösteriyor.
Tayyip Erdoğan olgusu, yeniden bir heyecan dalgası haline gelmiş görünüyor.
İstanbul, Ankara, Diyarbakır, İzmir projeleri, 9 yıllık iktidardan sonra hâlâ vizyon belirleyen siyasi hareket olma heyecanı taşındığını gösteriyor. 2023 hedefi, siyasal bir retorikten öte, Erdoğan'ı heyecanlandıran bir ufuk olarak belirlenmiş gözüküyor.
-Buna karşılık Kılıçdaroğlu'nun dili, bir kesimdeki "düşmanlık ve öfke"yi siyasal malzeme olarak kullanan ve onu oya dönüştürmeyi hedefleyen bir siyasi misyonu yansıtıyor.
CHP'deki lider değişimine bağlı bir çıkış ona bu seçimde bir şekilde oy artırma zorunluluğu getiriyor, o da bunu, öfkeler ve oya tahvil amacı taşıyan para dağıtma hamleleriyle yapmaya çalışıyor. Bu yaklaşım, bir iki söylenince tükeniyor. Kılıçdaroğlu heyecanı, gün geçtikçe tükeniyor. Yolsuzluk teması, cazibesini yitirdi. Meydan okumalar, kof söylemler haline geldi.
CHP'de henüz oturmamışlık ve seçim sonuçlarının çalkantılara yol açacağı beklentisi kaybolmuş değil. Kılıçdaroğlu, yüzde 28'den aşağı bir oy alırsa, işinin bir hayli zor olacağı kesin gibi gözüküyor.
-Tayyip Erdoğan'ın, Diyarbakır'da, BDP'ye karşı çok net duruşu, bölgede kendi tabanına önemli ölçüde güven duygusu aşıladı ve tahkim etti. "Sorunun sahibi benim, terörle tehditle bir yere varılmaz" yaklaşımı, BDP'ye mesafeli olan Kürtler'ce beklenen, istenen bir şeydi ve karşılığını buldu.
-Bölgede PKK-BDP-KCK çizgisinin, bir baskı yönetimine yol açacağı fikri etkili oluyor. Kürt halkı, Ankara'nın baskılarından kurtulup, içeriden bir terör grubunun zulmüne maruz kalma kaygısı içine giriyor. Kepenk kapattırmaların, KCK tehditlerinin alttan alta oluşturduğu duygu bu.
-CHP, MHP ve BDP'nin yürüttüğü anti AKP propaganda, muhafazakâr kesimleri, AK Parti etrafında kenetlenmeye yöneltti. İstanbul mitingi bunun yansıması.
-Ortada bulunanlar, "hizmet" değerlendirmesi yaptıklarında, AK Parti'yi çok çok önde görüyorlar. Buna bir de, seçimlerde herhangi bir muhalefet partisinin iktidar olabilme ihtimalinin sıfır ölçüsünde olması durumu eklendiğinde, "AK Parti hizmete devam etsin" yaklaşımı belirginleşiyor. AK Parti mitinglerinde kadınların bu kadar yoğun boyutta öne çıkışı, hizmet politikalarının toplumun derinliklerine nüfuz etmesinin ürünü.
-AK Parti'nin, geçtiğimiz hafta ekranlarda dönmeye başlayan "Bir daha, bir daha" şarkısı, hem melodisi ile, hem sözleriyle, hem tiplemeleriyle çok kavrayıcı bir mesaj içeriyor ve benim gözlemim, toplumun her kesiminde karşılık buluyor. Tayyip Erdoğan ve AK Parti kadroları, bütün seçim faaliyetini bu eksene oturtmuş olsalar eminim hem sandık başarısı açısından hem de sonrasında bulacakları Türkiye zemini açısından doğru bir tercih yapmış olacaklar. Hani Tayyip Erdoğan'dan hep bir "Balkon konuşması" bekleniyor ya, işte o konuşmanın içeriği var o şarkıda. Önemli olan, o şarkının tüm AK Parti politikalarında içselleşmiş biçimde yansıması...
-Medyanın bir kesiminde, Tayyip Erdoğan, "sivil baskı"ya yönelmekle suçlanıyor. Bu tema, içeriden dışarıya ihraç ediliyor sonra Amerika, Avrupa, İsrail medyasında yeniden paketlenip içeriye postalanıyor. Bu değerlendirmelerin, potansiyel AK Parti karşıtı çevreler dışında hiçbir halk karşılığı yok. Bunlar varıp, kendiliğinden Ergenekon'a monte oluyorlar.
-The Economist'in "CHP'ye oy verin" çağrısı, halktaki muhalefet algısını besleyen çok net bir gösterge oldu. Baykal kasetlerinden bu yana derinden derine söylenegelen "Kılıçdaroğlu bir projedir" değerlendirmesi "Sadece ulusal değil uluslararası projedir" iddiasına güç verdi.
-Tayyip Erdoğan siyaseti iyi biliyor, halkını iyi tanıyor ve varını yoğunu ortaya koyuyor, ötekiler ise ne siyaseti biliyorlar ne halkı tanıyorlar. Bu durumda sonuç ne olur sizce?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.