Haşmet Babaoğlu

Haşmet Babaoğlu

Pazar notları: Kaybetmeye katlanamayanlar...

Pazar notları: Kaybetmeye katlanamayanlar...

Mutsuz hayatlar, mutlu fotoğraflar... Neşesi az, sevinci kısır hayatlar, eğlenceden yıkılan fotoğraflar... Günümüzün özeti bu işte! Facebook'ta şöyle bir dolaşın, bana hak vereceksiniz!
***
Twitter ve facebook fotoğrafların işlevini kökten değiştirdi. Hatıra değil artık fotoğraflar. Bir tür "görücüye çıkma" hali; bir duyuru, hatta apaçık reklam.
***
Bir de fotoğraf gibi donup kalan; bir fotoğrafı andıran mimiklerimiz, jestlerimiz var. Mesela yeni tip bir gülümseme var artık! Kahkahaya çeyrek kala donup kalmış ağız, parıldayan dişler... Bütün maskelerin yerini tutuyor bu gülümseme. Ruhun yaralarını, hayatın zorbalıklarını ve o berbat can sıkıntısını nasıl da saklıyor!
***
Fesleğen, reyhan, dereotu, taze kekik, nane ve maydanoz demetleri tezgâhın üzerinde yan yana sıralanmış... İçinde doğanın cömertliğini ve göz alıcı güzelliğini saklayan bu yemyeşil manzaranın önünden bir türlü uzaklaşamıyorum. Pazarcı "tatlı bahçe biberim de var abi" deyince toparlanıyorum ama buraya ne almaya gelmiştim ben yahu! Unuttum! Ege pazarlarına günde iki kez gidilmeli. Birincisi, ihtiyaçlara uygun alışveriş yapmak için. İkincisi, tezgâhların arasında etrafa bakarak dolaşmanın keyfini çıkarmak için...
***
Basit ve güzel sorular vardır, bayılırım cevaplamaya... Mesela garsonun "çayınızı tazeleyeyim mi?" sorusu...
***
İkide bir "vicdanın sesini dinlemek"ten söz edilir. Manidar! Vicdan ses çıkartan, konuşan, anlatan, uyaran bir şeyse eğer, mazeretimiz var, demektir. Kulakları sağır edecek kadar yüksek gürültüden, bütün sesleri bastıran parazitten geçilmiyor çünkü. Susmuyoruz, zihnimiz hiç sessiz kalmıyor. Böyle bir ortamda nasıl işitilsin vicdanın sesi?
***
Kaybetmeye katlanamayanlar, hep kazanmak isteyenler vicdansız olmayı göze almışlar demektir. H H H Akıl, çoğu zaman vicdanla değil, etikle arkadaşlık yapar.
***
"Onu çok seviyorum" diyor genç kadın. İlişkisine dair iki saat boyunca anlattıklarını zihnimde bir daha tartıyorum. Hayır! Gerçek başka! Onu sevmek için çabalıyor genç kadın! Çok çabalıyor ve bu çabasını seviyor!
***
"Onu seviyorum" diyor genç adam; "çok hoş biri!" Oysa genç adamın her halinden, her sözünden belli: Sevmiyor onu! Ama onun beğenilen bir kadın olmasını seviyor.
***
Kendi aşkına kendisi inanmayan biri başkalarının onun aşkına inanmasını nasıl bekler! Ama ne çok rastlarız buna, değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Haşmet Babaoğlu Arşivi