Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Kara sevdayı yüklenerek...

Kara sevdayı yüklenerek...

Mekke. Bugün son gün.

Bu mükerrem şehre ve güzel Kâbe'ye veda ediyoruz.

Ama içimizde de bir "Kara sevda"yı taşıyarak...

Bir siyahlara bürünmüş bina da mı sır, yoksa onun bir köşesine yerleştirilmiş "kara taş"ta mı, yoksa ikisinde birden mi, işte o, döndürüyor insanları ve her birinin içine bir "kara sevda" yerleştirerek memleketlerine gönderiyor.

Eminim ki, "Veda tavafı" herkesin yüreğine bir özlem tohumu atıyor, orada, bir yeniden kavuşma aşkını, hasretini tutuşturuyor.

Bir rakam: Bu sene sadece Türkiye'den 900 bin insan gelmiş sadece "umre"ye...

Eminim bu rakam artacak.

Eminim bundan sonra pek çok insan, "umre"yi, sonra da "hac"ı, bir gelecek planlaması olarak gündemine alacak hem de diyelim, bir Avrupa, Amerika veya başka ülke gezisinden önce...

Burada, çok çok sayıda insanla karşılaşıyoruz, tanıyorlar, tanışıyoruz. Türkiye'nin her yerinden ve her meslekten ve her yaştan insanlarımız.

Her yaştan dedimse, gençlerin büyük çoğunluk arz ettiğini kaydetmem lazım. Genç eşler ve kucaklarında, yanlarında, omuzlarında çocuklar...

İşte onlara bakarak diyorum, Türkiye'nin gençlerinin yüreğinde bir ateş tutuşmaya başlamış bulunuyor.

Gelecekler, "Beytullah"ı ilk görme duasının heyecanını yaşayacaklar, o duaya, gönüllerinin en büyük tutkusunu katacaklar, sonra dönecekler, dönecekler. Döndükçe, yürekleriyle bu "Siyah inci" ile iletişim kuracaklar, sonra memleketlerine gidecekler, yüreklerindeki aşkı arkadaşlarına, dostlarına, kuzenlerine intikal ettirecekler.

Tıpkı genç Mus'ab bin Umeyr, Mekke'den Medine'ye 12 kişi gidip 75 kişi gelmiş gibi, bir genç yürekten binlerce Kâbe aşığı doğacak. Eminim.

Türkiye'den olduğu gibi, Endonezya'dan, Malezya'dan, Cezayir'den, İran'dan binlerce binlerce insan, dönüyor dönüyor.

Tavaf'ta bir aşk var. Yürekleri dua dua tutuşturan bir tılsım var. Tarif edilmez bir şey bu.

Ne denir?

Belki de binlerce yürekten, binlerce mü'min gözden, binlerce mü'min dilden yansıyan ışınlar -isterseniz nurlar- deyin orada, ilahi bir sırla temerküz ettiriliyor ve gönül tutuşturan bir siyah inci çıkıyor ortaya.

Ya da bir alışveriş yaşanıyor Kâbe ile etrafında dönen mü'minler arasında. Mü'minler Kâbe'ye veriyor, Kâbe mü'minlere...

İçimize çok şey alarak dönüyoruz ülkemize.

Derim ki, bu yazıyı okuyup da oralara dönük gönlü hareketlenenlere:

-Buralarda her yer, Rasulullah Efendimizin ve O'nun etrafındaki güzel insanların hatıraları ile dolu. Bu hatıraların tamamı, İslam öncesi-sonrası ile yeni bir toplum inşasının seyri ile ilgili. Çetin zorluklar yaşanmış ama Kur'an gibi bir ilahi mesajla buluşmuş insanlar... Direnenler olmuş, Rasulullah'la el ele tutuşanlar olmuş. Bunları bilerek gelmeli buralara. Buna "Siyer" denir. Onun için bir siyer okuması yapmalı, tek tek ya da arkadaş gruplarıyla.

-Şimdi size Huneyn diyeceğim, Hudeybiye diyeceğim, Uhud diyeceğim, Ganimet dağıtımı diyeceğim, Hira diyeceğim, Hicret diyeceğim... Bütün bunlar, 1400 sene önceden kalma isimler ama bana göre, bir Müslüman yürek inşasında bugün de önemli köşe taşları olabilir. Çünkü her biri, İslam'ın yürüyüşünde, tarihi kırılmalar, riskler ya da hamleler anlamına geliyor ve onlar, insan var oldukça şekil değiştirse de insanın önüne çıkıyor. Onun için bileli.

-Bir şeyi daha bilmeli... Hac veya umrenin ifa ediliş seyrindeki her görevin kalbi derinliğini bilmeli insan. Bunun için de, haccın veya umrenin kalbi derinliğine inen kitaplar -ki var- okumalı.

-Ve son olarak, buraya geliş programını aile ile çocuklar ve torunlar ile birlikte yapmaya çalışmalı. Öyle güzel oluyor.

Bu son yazıyı, "Size, herkese Kâbe yolları görünsün" diye dua ederek bitirmek istiyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Taşgetiren Arşivi