Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Yargıtay’ın konuşmaya hakkı var mı?

Yargıtay’ın konuşmaya hakkı var mı?

Ben de bunu bekliyordum işte... Ergenekon konusunda hiç oralı olmayan Danıştay’ın (darbe tezgahlayanlar tarafından baskına uğramış, bir üyelerini şehit vermişlerdi) orta sertlikteki açıklamasından sonra, bir sert açıklama da Yargıtay’dan bekliyordum.

Fazla da beklemedik, ‘Yargıtay Başkanlar Kurulu’ bildiri dün çıkageldi.

Sert olmaya sertti...

Kararlı olmaya kararlıydı...

Fakat, biraz tuhaf ve insana, ‘Haydaaa... Yargıtay artık bu işlere de mi el attı?’ dedirten bir açıklamaydı.

Hayır, piyasadaki dalgalanmalardan söz etmiyorum.

Borsa düşmüş, döviz yeniden itibar kazanmış, faizlerdeki olağandışı yükselmenin kaçınılmaz sonucu olarak ‘iç ve dış borç yükü’ artmış...

Kimselerin umurunda değil...

Sorumlu siyasilerin umurunda olmayan şey, memurin takımının mı umurunda olacak?

Bildiride ‘Haydaaa...’ dedirten husus, ‘yargı reformu’na karşı Başkanlar Kurulu’nun takındığı özel tavır...

Bu, eski alışkanlıkların sürmesini isteyen, sahiplenici ve mevcudu korumaya dönük bir tavır.

Şunu demek istiyorum:

Hiç bu taraklarda bezi olmaması gereken Yargıtay, ‘AB’yle uyum’ çerçevesinde gündeme gelen ‘yargı reformu taslağı’na açıkça karşı olduğunu söylüyor...

Olası bir değişiklik ihtimali, yargıyı dış dünyanın, daha da kötüsü mevcut iktidarın güdümüne sokabilirmiş.

Ne olmalıymış peki?

Mevcut hal devam etmeliymiş, çünkü yapılan çalışmalar, ‘ısrarlı bir biçimde ve sistemli olarak yargı erkinin bağımsızlığının hazmedilemediğinin, tarafsızlığı sağlama adı ve aldatmasıyla yürütmeye yandaş, onu koruyup kollayan ve onun tarafından denetlenen bir yargının oluşturulmasının amaçlandığını belgelemeye yetmekte’ymiş.

Keşke daha açık olabilselermiş...

Keşke, ‘Biz AB ve müktesebatına, demokratikleşmeye, yargı reformuna, her bir şeye karşıyız’ deselermiş.

Bunu diyemedikleri için, ısrarla, yargının bağımsız olduğunu söylüyorlar.

Bildiride, son zamanlarda yargıya yönelik ‘maksatlı ve sistemli’ bir çürütme kampanyası başlatıldığı iddia ediliyor.

Kısmen doğru...

Maksatlı ve sistemli olmasa da, yargıya yönelik bir ‘işlevsizleştirme’ çabası var.

Bu, özellikle birileri böyle bir çaba içinde olduğu için değil, yargı erki kendisini tartışılır kılan kararlara imza attığı için böyle.

Başkanlar Kurulu, İstiklal Mahkemeleri’ni nasıl izah ediyor?

Başbakan asan Yassıada Mahkemesi’ni nasıl izah ediyor?

Darbe dönemlerinde ‘özel mahkeme’ statüsünde çalışan DGM’leri nasıl izah ediyor?

Başbakan asanlardan andaç ‘Tedbirler Kanunu’nu nasıl izah ediyor?

Durduk yerde ‘kural’ ihdas eden Anayasa Mahkemesi’ni...

Parti kapatma davalarını...

İdeolojik tavır alışları ve 367 saçmalığını...

Gazete kupürlerini ekleştirip iddianame yazan Başsavcı’yı...

Aynı Başsavcı’nın akıllara ziyan ‘laiklik’ tanımını...

Bütün bunları nasıl izah ediyor?

Kaldı ki, dünyanın hangi demokratik ülkesinde, Türkiye’de olduğu gibi, olağanüstü yetkilerle donatılmış ve ‘parlamento üstü siyasi erk’ işlevi gören özel yargı kurumları bulunmaktadır?

Tamam, yargı bağımsızdır, hiçbir kurumun güdümüne girmemelidir, tarafsız olmalıdır...

İyi hoş da...

Başkanlar Kurulu, 28 Şubat’ın brifinglerine ve Deniz Baykal’ın apaçık yönlendirme girişimlerine (367 onanmazsa, iç savaş çıkarmış!) karşı çıktı mı ki, şimdi kalkmış ‘yargı bağımsızlığı’ndan söz ediyor?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi