BDP nereye?
Hakkâri-Yüksekova'da iki uzman çavuş, sivil kıyafetle evlerinden çıkıyor ve kurşunlanıyorlar.
Sokak ortasında uzanmış iki genç insanın vücudu. Biri bir buçuk aylık evli, diğerinin eşi 5 aylık hamile...
O sırada, Diyarbakır'da, zılgıtlar arasında ve Roj TV görüntülemesinde BDP'nin grup toplantısı(!) yapılıyor.
Selahattin Demirtaş, hükümete, "Madde madde, tarih tarih ne yapılacağı konusunda anlaşalım, o zaman Meclis'e geliriz" diye sesleniyor.
Grup toplantısından sonra, şehit edilen uzman çavuşlarla ilgili tek kelimelik bir üzüntü beyanı yok.
Terörle iç içe geçmiş bir siyaset...
Hakkâri ve Şırnak, fiili demokratik özerk yapılanmanın "model alanları" olarak görülüyor.
O modelin bir ayağında örgüt kontrolü dışındaki her oluşuma karşı cinayet var, tehdit var. Emre Uslu, dünkü Taraf'ta, Hakkâri ve Şırnak'ta, örgütün nasıl bir denetim terörü uyguladığını anlatmış.
Nereye?
Acaba BDP için, TBMM'ye üye göndermek anlamlı mı?
Yoksa bölgede bir "Kürdistan meclisi" kurma yolunda ilerlemek hesabı mı söz konusu?
Yoksa, bu gerilimi bahane edip de facto statü inşa etme yolunda bir yürüyüşten mi söz etmek gerekiyor?
Acaba kafaları mı karışık, acaba ilkesizlik mi söz konusu, acaba verilecek tepkileri mi sınıyorlar?
Legalite-illegalite iç içe yürüyor.
Bir yandan resmi parti var, adaylık var, seçimlere katılmak var, yargılanmak var, mahkûmiyet veya beraat var...
Ama öte yandan illegalite de çalışıyor.
KCK bir illegal yapılanma. Legal yapıları örgüt adına kontrol eden bir mekanizma.
Bölgede grup toplamak, illegalite yolunda bir hamle.
"Kürdistan meclisi" gibi bir söylemi dolaşıma sokmak, yeni bir illegalitenin taşlarını döşemek.
Dağa övgü, İmralı'ya övgü, suikast gerçekleştiren militanlara övgü, "Kürtlük" adına işlenen cinayetleri bile olumlama girişimi.
Acaba nihai hesap ne?
Ben hâlâ, Türkiye bütünü içinde yer almakla, ayrı bir yapılanma kurmak arasında ciddi bir kafa karışıklığı yaşadıklarını düşünüyorum.
Evet, adım adım bir yerlere doğru yürüdükleri izlenimi veriyorlar ama ayrı bir Kürt yapılanmasını reel bulmadıkları da kesin. Ayrı bir Kürt yapılanmasının çok net bir savaş kışkırtıcılığı -iç savaş, dış savaş ne denirse densin- olduğunu görmemeleri için körlükten daha derin bir basiret bağlanması içinde olmaları gerekiyor. Böyle bir yürüyüşün, bu ülkeyi kanlı bir boğuşmaya iteceğini görmemeleri de mümkün değil.
Acaba onu mu göze aldılar? Acaba, şu an, devlet adına olan bitene biganelik gibi görünen şey, onlara, "Biz legal-illegal her boyutta yürürüz ve istediğimiz istikamette ilerleriz" gibi bir ümit ve cesaret mi veriyor?
Eğer böyle ise, BDP'nin Meclis'e girmesinin bir anlamı olabilir mi?
Eğer böyle değil de BDP için Meclis'e girmek önemli ise, bu illegalite sırıtışları neden?
Şu an Türkiye'de birçok çevre, BDP'nin legal siyasetini hâlâ önemli buluyorsa, bu, "Kürdistan" eksenli hesapları ciddiye almadığı, en azından gerçekleşebilir bulmadığı içindir.
Peki ya ciddi ise veya 1984'ten bu yana, illegal diye bilinen şeylerin pek çoğu, legal muamele görmeye başlamış bulunuyorsa...
Şiddet uygulamak, bir siyaset aracıdır.
Zihinleri belli istikamete sürüklemek için kuvveti yöntem olarak seçmektir.
"Bunlar daha kötüsünü yaparlar, aman küstürmeyelim" gibi bir zihin algısı oluşmaya başladığında, boyun eğmeler de başlayacak demektir. Şırnak ve Hakkari'deki özel yapı için hükümetin de içinde bulunduğu karar vericiler ne düşünüyor mesela? BDP'nin "Kürdistan meclisi" hesapları nasıl yorumlanıyor mesela? Mesela?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.