Afedersiniz ama sorun neydi?
Cemil Çiçek’in Meclis Başkanı seçilmesi, CHP’lileri neden bu kadar mutlu ediyor, anlamıyorum.
İşinin ehli olması mı?
Denge gözetmesi mi?
Birileri öyle yazmış; “Denge adamıdır, fevkalade uzlaşmacıdır, çatışma dilini sevmez, müzakereden hoşlanır” vs...
Bu “birileri” CHP’nin yandaş kalemi oluyor... Üstelik sağcılıktan nefret eden bir arkadaşımız bu... Arada sırada, “Sağcı doğmadığım için şükrediyorum” gibilerden yazılar yazıyor.
Fakat Cemil Çiçek’in sağcılığını seviyor.
Neden acaba?
Cemil Çiçek’in sağcılığının ne tür bir sağcılık olduğunu, yeni TCK’dan ve Ermeni Konferansı sırasında takındığı “çatışmacı” tavırdan biliyoruz... Sevmeye devam edecek mi bu sağcılığı?
CHP’yi mutlu eden gelişme, Sözcü gazetesini de mutlu etmiş, “Bravo Cemil Çiçek’e” diye manşet atmışlar.
Perinçekçiler mutlu mudur? Bilemedim. Kaç gündür Aydınlık okumuyorum... “Yandaş kalem”in takdirle andığı “uzlaşmacı dil” Maocu cenahı da heyecanlandırmış mıdır?
İlginçtir, ben de mutlu oldum Çiçek’in Başkan seçilmesinden.
Görüşlerine katılırsınız katılmazsınız, birçok görev için biçilmiş kaftandır.
Başarılı mıdır?
Evet, başarılıdır...
Dahası, devleti bilir, mekanizmaları tanır, ilişkilerin derununa iner ve halledilecek bir mesele varsa, halleder.
CHP’liler “Bir umut ışığı doğdu” diye seviniyorlar.
Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi geçenlerde yeni başkanı ziyarete gitti, fevkalade olumlu izlenimlerle ayrıldı...
Dedi ki, “Bu mesele çözülebilir, Çiçek’in yapıcı tavrı umut vericiydi.”
Kılıçdaroğlu da umutlu... “Dilerim bu sorun çözülür” diyor.
Afedersiniz ama sorun neydi?
Bilebildiğimiz ve anlayabildiğimiz kadarıyla, tutuklu vekillerin tutukluluklarının sona erdirilmemesi problem oluşturmuştu.
Bir Meclis Başkanı ne yapabilir bu konuda?
Daha doğrusu, Çiçek ne yapsın?
Mahkemeye baskı mı yapsın?
HSYK’ya ricacı mı göndersin?
Başbakan adına şefaatte mi bulunsun?
Hayır, sorun bu kez farklı...
Sorun kendileri...
Haberal ve Balbay’ın salıverilmemesini gerekçe göstererek “yemin krizi” çıkardılar, hiç hesapta yokken kendilerini sorun haline getirdiler. Şimdi bu meselenin halledilmesini istiyorlar.
Kılıçdaroğlu’nun ve “uzlaşmacı dil” seven Hamzaçebi’nin beyanlarından bunu anlıyoruz... “Meclis başkanı bir işaret çaksın, gidip yeminimizi edelim” demeye getiren açıklamalar yapıyorlar.
Çok istedikleri halde, Meclis’te oy kullanamıyorlar, yasama faaliyetine katılamıyorlar, komisyonlara adam veremiyorlar...
Üstelik, Meclis dışı kalma ihtimali de var... Yemin etmeme inadını sürdürürlerse, vekillikten düşecekler. Haberal ve Balbay’ı cezaevinden kurtarmaktan vazgeçtiler, kendilerini kurtarmanın, yani Meclis’te tutmanın yollarını arıyorlar.
İyi de, bu sorunu siz yarattınız.
Siz çözeceksiniz.
Kimse “Meclis’e gelmeyin, yemin etmeyin, yasama faaliyetine katılmayın” demiyor.
Meclis Başkanı’ndan alacağınız işaret, “Hadi gelin, yemininizi edin” şeklinde olacaktır.
Bu işareti ben bile veririm.
Gidin Meclis’e, yemininizi edin, vekillik sıfatını kazanın, birikmiş maaşlarınızı alın.
Bir şey olmayacak.
İnanın olmayacak... Vallahi billahi olmayacak...
Sorun, yemin ettiğiniz an “kendiliğinden” çözülecek...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.