'Çete' demiyorum, aman yanlış anlaşılmasın
Hürriyet'in dün birinci sayfasından "Telekulakçı gazete kapanıyor" başlığıyla verdiği haberi okurken, içimden "Aydın Bey'in verilmiş sadakası varmış" düşüncesi geçti...
Gazetelerin başına ihtirası fazla, özgüveni tavana vurmuş, belkemiği olmayan yöneticiler getirdiğinde, patronların âkıbetinin hayırlı olmayabileceğini gözlere sokan bir haber bu...
'News of the World' (NOW) İngiltere'nin en çok satan gazetesi 'Sun' haftada bir gün tatil yaparken pazar günleri yayınlanır ve kardeşi Sun'dan da fazla satar... Rupert Murdoch müthiş kazançlı gazeteyi kapatma kararı aldı. Yarın son kez ve reklâmsız olarak yayınlanacak NOW; günün hasılatı da hayır kuruluşlarına verilecek...
Neden?
Murdoch'un İngiltere'deki bütün yayın faaliyetlerinin başına getirdiği Rebekah Brooks (kızlık soyadı Wade), vaktiyle kendisinin yönettiği Sun ve NOW gazetelerinin yöneticilerinin tepesinde "Daha fazla satacak gazete yapın" diye boza pişiriyordu. Adamlar ne yapsın? Halkın iştahını kabartacak, "Vay be!" dedirtecek haberler bulabilmek için gazetecilere yasaklanmış alanlara girdiler...
Mahrem hayatlara tecavüz ettiler; telefon dinlediler, rüşvetle ve şantaj yoluna saptılar... Sonunda gözleri o kadar döndü ki, Kraliyet Ailesi mensuplarına, operasyonlarda hayatlarını kaybetmiş askerlere, cinayet kurbanlarına uzattılar telekulaklarını...
İngiliz basını "Hack etmedikleri telefon, dinlemedikleri önemli kişi kalmamıştı" diye yazıyor kaç zamandır... Milly Dowler adlı 13 yaşında cinayete kurban gitmiş bir çocuğun telefonunu 'hack'layıp polisin ve savcılığın soruşturmasını takibe aldıkları ortaya çıkınca önemli reklâmverenler tepki göstermiş, ölen askerlerin ailelerinin de telekulak mağduru olduğu anlaşılınca gazetenin bütün itibarı kaybolmuştu...
Şaka değil, 168 yıldır yayınlanan bir gazeteden söz ediyoruz.
Gazetenin sahibi Murdoch'un başına bu işleri açtığı için Rebekah Brooks'u görevden alacağını ve NOW yönetiminde köklü değişiklikler yapacağını bekliyordu herkes, ama yanıldılar... İlk tutuklamalar dün başladığı, Başbakan David Cameron "Rebekah istifa etmeli" dediği halde, gözbebeğini harcamak yerine 200'den fazla gazetecinin işine son vermeyi yeğledi Murdoch...
Rebekah... Rebekah... Nedir senin önemin?
Piers Morgan'ın neşeli anılarında sıkça karşıma çıkan bir isimdi Rebekah; Piers o sıralar Sun'un rakibi Daily Mirror'u yönetiyordu. Sun Irak Savaşı'na körü körüne destek verirken, Mirror yapılanın yanlış olduğunu savunuyordu...
Morgan anılarında ('The Insider', s. 396) Murdoch-Rebekah ikilisinin kendisine yaptığı bir şakayı anlatır. Saddam heykelinin Bağdat'ta yıkıldığı gün, Rebekah Wade sahte bir Sun manşeti çizdirmiştir bütün sayfayı kaplayan; Saddam yerine Piers'in yüzünü taşıyan heykel yıkılıyormuş gibi... Altında da 'Mirror düşüyor - Başka bir karanlık rejim daha devriliyor' yazıyormuş...
Rupert Murdoch ile Rebekah Wade (Brooks) kaderlerini kenetlemiş bir ikili...
İkiliyi dörtlüye tamamlayan iki sürpriz isim daha var: Biri, Sun ve NOW türü gazeteciliği Almanya'da 'Bild' ile sürdüren Kai Diekmann... Diğeri? Evet, bildiniz: Kai Bey'in yâr-i vefakârı, ülkemizin ünlü 'pop sosyologu'...
Bundan tam iki hafta önce, Londra'da, Kensington Garden'de, dörtlü yeniden biraraya geldi: Murdoch, Rebekah, Kai Bey ve bizim pop sosyolog...
Alman gazeteciden 'Kai Bey' diye söz edişimin bir sebebi var: Bild gazetesinin yönetmeni bir süredir Almanya'yı temsilen Hürriyet gazetesinin yönetim kurulunda... Yani artık 'bizden biri' o da... Dörtlü olarak Londra'da buluştuklarında Kai Bey'in yeni görevini de kutlamışlar: Murdoch'un Times gazetesinin de yönetim kuruluna üye olmuş Kai Bey...
'Yükselen gazeteci' başlığını boşuna açmamış yazısında pop sosyolog...
O oradayken İngiltere Murdoch'un gazetesinin telekulakla herkesi dinlettiği haberiyle çalkalanır, reklâmverenler tepkilerini eyleme dönüştürürken, artık 'Brooks' soyadını taşıyan Rebekah'yı "Welcome to the Club" diye karşılamış pop sosyolog...
Kadının ne kadar şaşırdığını tahmin edersiniz... "Ne kulübü?" diye sormadan edememiş... Bizimkinin getirdiği açıklama şu: "Telefonu dinlenenler kulübü..." Rebekah gülmeye başlamış; herhalde masa arkadaşının 'kara mizah' yaptığını zannederek...
Evet, gazetelerin sahibi patronlar, ama çıkaranlar kendi aralarında bir kulüp oluşturacak yakınlıktaki profesyoneller... İçlerinden biri yönetimden ayrıldığında kulüpte kalmayı sürdürüyor. İngiltere, Almanya ve Türkiye bağlantısı böylece sağlanıyor...
Patron iyi para kazandıran, 168 yıl kesintisiz çıkmış gazetesini yönetim yanlışlığı sebebiyle kapatıyor, ama en tepe yöneticisine dokunmuyor...
Düşen hisse senetleri yüzünden kısa sürede 400 milyon Dolar kaybetti Murdoch...
Herhalde anladınız yazının girişinde neden "Bereket Aydın Bey'in verilmiş sadakası varmış" dediğimi...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.