Moskova'da bir kilisenin düşündürdükleri
Kızıl Meydan'ın bir ucunda...
Uzaktan bakınca biraz süslü bir pastayı biraz da dev bir oyuncağı andıran bir bina vardır.
Rengarenk şeritlerle kaplı sekiz kubbeli bir katedraldir bu bina.
Aziz Vasili Katedrali.
Kızıl Meydan fotoğraflarında hemen dikkat çektiği için birçok kişi bu katedrali Kremlin Sarayı zanneder.
Tam 450 yıl önce 12 Temmuz'da ibadete açılan katedral şimdi kutlamalara sahne oluyor. Öyle böyle değil, dört ay sürecek kutlama etkinlikleri.
Sergiler, konserler, gösteriler...
***
Merak bu ya...
Acaba, diyorum, dünyaca ünlü korolar Matta İncili'nden bölümleri seslendirecekler mi?
Büyük ihtimal!
Mesela Matta 26.52'de anlatılan olay..
Hani Hz. İsa tutuklandığı sırada yanındakilerden biri kılıcını çekip askerlerin üzerine yürüyünce...
Ona "Kılıcını yerine koy." demiş; "Kılıçla yaşamaya kalkan, kılıçla ölür."
Mesela...
Ünlü tenorlar ve sopranolar...
"Ne mutlu merhamet edene ki, ona merhamet edilecek!" ve "Ne mutlu barış yapanlara ki, onlara Tanrı'nın çocukları denecek!" ayetlerini ilahi olarak okuyacaklar mı?
***
Oysa biliyor musunuz? Bu sevimli bina aslında bir savaş anıtıdır.
Korkunç Ivan, Kazan ve Astrahan Hanlıklarına karşı kazandığı zaferleri "ölümsüzleştirmek" için yaptırmıştır bu katedrali.
O sekiz kubbe, sekiz ayrı zaferin sembolüdür.
Peki Hz.İsa' nın "yolu" nun saltanat zaferleriyle ne ilgisi olabilir ?
Buz gibi soğukta bile çıplak tenine giydiği bir hırkayla dolaşmasıyla tanınan ve katedrale adı verilen keşiş Aziz Vasili'yle Korkunç İvan'ın gaddarlıkları arasında nasıl bir bağ olabilir?
Şu sıralarda bütün haber kanalları ve gazetelerin dış haberler sayfalarında karşınıza çıkacak bu konuyu niye köşeme taşıdım, anladınız değil mi?
Sizleri...
Saltanat ve dinin yan yana gelişiyle oluşan "akıl tutulmaları" hakkında bir parça olsun düşünmeye kışkırtmak istiyorum.
Kabul! Bütün insanlık tarihi böyle geçmiştir ama düşünmek için bir yerden başlamak gerek!
***
Hz. İsa sürekli barıştan söz etmiştir; yeryüzünden ayrılırken arkasında kalanlara "Size benden barış bırakıyorum." demiş bir peygamberdir.(Burada konumuz Hristiyanlar! Dolayısıyla konuya "bir İslam peygamberi olarak Hz.İsa" açısından yaklaşmıyorum ama bizim gözümüzde de Hz. İsa barış ve sevginin apaçık sözcüsüdür.)
Ama gelin de bunu saltanata, devlete, iktidara anlatın.
Saltanat (devlet) kurumu gerçekten inançlı olabilir mi? Yoksa yapısı gereği saltanatın inancı yalan mıdır?
Yeryüzü iktidarları ve vahiy gelenekleri birbirleriyle gerçekte uzlaşabilirler mi?
Bu soruları Aziz Vasili Katedrali kutlamaları vesilesiyle Hristiyanlık açısından sormuş olayım.
Unutmayın! Dile getirdiğim konu aslında İslam ve diğer dinler açısından da sorgulanması gereken bir hakikattir!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.