Aziz Üstel

Aziz Üstel

Abdullah Öcalan üzerinden çözüm

Abdullah Öcalan üzerinden çözüm

Türkiye, yakalandığı günden bu yana, Abdullah Öcalan sorununa sağlıklı bir biçimde yaklaşamadı. Her kavşakta yanlış yöne saptı. Öcalan’ın gücünü abarttı. Onun bir lafıyla PKK’nın dağdan ineceğini varsaydı. Örneğin Türkiye, Shining Path-Sendero Luminoso (Parlayan Yol), adlı, Peru’da kurulmuş Mao’cu terör örgütünün elebaşısı Abimael Guzman’a yapılanları Öcalan’a yapsaydı, çok şey değişirdi. Guzman 1992 sonbaharında yakalandı. Hem kendi ağzından hem de avukatları aracılığıyla örgütün silah bırakmasını istedi. Sırtında çizgili bir pijamayı andıran hapishane giysileri, çelik bir kafes içinde halkın önüne çıkarıldı. Bu görüntüler ve silah bırakın teslim olun çağrıları, Guzman’ı yarı Tanrı katına çıkaranları derinden etkiledi. Onun yerine geçenler örgütü ayakta tutamadı, hükümet genel af ilan etti, dağlar boşaldı. Burada çok önemli bir nokta var yalnız: Yakalandığı günden bu yana, yetkililer, Guzman’ın örgütüyle ilişki kurmaması için her türlü önlemi almıştı!

Biz bunu yapamadık. Çünkü devlet, Öcalan’la görüşmeyi askere bıraktı yıllar yılı. Askerin, hele de güneydoğuya gitmemek için her yola başvuran nice generalin kafası Öcalan’da, PKK’da, terörde değil, darbedeydi. Asıl işi olan askerliği bir yana bırakıp üniformalı siyaseti yeğlediği için de bugün, yargılanıyor bir sürü general. Şimdiyse, asker değil sivil görüşüyor, etki ve yetkisinin olup olmadığını paşalarımızın bir türlü kestiremediği Apo’yla. Ve Apo, hükümetle değil askerle görüşmek için bir tarafını yırtıyor. Neden acaba?

Çünkü siviller Apo’nun PKK üzerindeki gerçek etkisini anladı, hele de Silvan faciasından sonra. BDP’nin de ağzı kalabalık ama işe yaramaz adamlarla dolu olduğunu gördü. Dahası üç aylık eğitim sonrası dağlara gençleri sürmenin saçmalığını kavradı. Ankara’nın doğusuna adım atmayan generallerin ne işe yaradığını da sorguluyor! Sırada, sayıca daha az ama ateş gücü çok yüksek, profesyonel bir ordu kurmak var. Bu ne kadar çabuk gerçekleştirilirse, sonuç o kadar çabuk alınır.

Siyasette karizmanın yeri

Yasin Aktay’ın “Karizma Zamanları” adlı kitabı, karizmanın Türk siyasetinde yerini anlatıyor. AK Parti, CHP ve vesayetçi tayfanın, 28 Şubat’tan 27 Nisan’a uzanan dönemde üstlendikleri rolleri irdelemenin yanı sıra, Türk siyasetinde, Max Weber’den yola çıkarak siyaset ve karizma ilişkisini irdeliyor. Örneğin Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin aradığı “karizmatik lider mi?” sorusunun yanıtları çok ilginç. Aktay, Cumhurbaşkanlığı katına da eğiliyor. “Turgut Özal’ın ölümünden sonra, Demirel ve Sezer dönemlerinde Özal varlığının Çankaya’da sürdüğünü” söylüyor. Halka mesafeli duran Demirel-Sezer ikilisinin ardından Abdullah Gül’le birlikte Çankaya’nın yeniden toplumla kucaklaştığını belirtiyor. Çok iyi bir başvuru kitabı; elinizin altından eksik etmeyin.

(Timaş Yayınları’na teşekkürler)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aziz Üstel Arşivi