Sıra Başbuğ’da mı?
Bu yazının başlığı, “Başbuğ’un internet andıcıyla ne alakası var?” olacaktı.
Kolay yolu seçtim...
Hem de tersinden “hüküm” barındırıyordu; yani telmih ve ima kokuyordu.
Rıdvan Dilmen gibi, “ortadan gitmeyi” tercih ettim.
Başbuğ’un internet andıcıyla ne alakası var, bilmiyorum.
Soruşturmalar derinleştikçe, sanık sayısı arttıkça, tutuklamalar hiyerarşinin tepesine doğru ilerledikçe, “tutumlar” da değişiyor.
Sanık tutumlarından söz ediyorum.
Mesela Dursun Çiçek...
Kendisine atfedilen “ıslak imzalı irticayla mücadele eylem planı” konusunda ölümüne bir direniş sergiledi. Suçu üstlenmedi. Üstlense bile, olayda bir suç ve kusur görmediğini/görmeyeceğini “dolayısıyla” bize anlatmış oldu.
Dursun Çiçek için söylemiyorum ama bazı kurmaylarımız, yasaların suç saydığı “eylemleri/çalışmaları” suç olarak görmüyor.
Darbe suçu, “suç” değildir mesela. Memleketi kurtarmak için kalkışılmış kutlu bir eylemdir.
Nitekim, 12 Eylül’le ilgili ifadesine başvurulacağı yazılıp çizilmeye başlandığında, darbenin mimarı ve tamama erdiricisi Kenan Evren, “hayret makamında” ünlemişti.
Memlekette kan gövdeyi götürürken, kardeş kardeşi vururken, demokrasi bir türlü rayına oturamazken yaptığı müdahale “suç” olarak karşısına çıkarılıyordu, hayretti yani, ne yaptıysa vatan için yapmıştı, bir kuruş menfaat beklememişti, alnı aktı, şuydu buydu.
Bu cümleden olarak, “güvenlik” çerçevesinde askerin yaptığı bazı çalışmalar da “suç” sayılmamalıydı.
Mesela?
Mesela, “irtica” ve “yüksek güvenlik riski oluşturacak zararlı akımlarla” mücadele etmek.
Bu amaçla “eylem planları” hazırlamak...
İstihbarat toplamak...
Dinleme yapmak...
İnternet sitesi kurmak ve işletmek...
Mesela, eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner, veda mesajında, yukarıda sıralanan suç kalemleri çerçevesinde tutuklanmış “arkadaşlarına” sahip çıkmıştı. İstifasının (ya da emekliliğinin) bu tutuklamalara tepki olarak yorumlanmasını istemişti.
Fakat artık değişiyor.
Hiyerarşinin en tepesindeki komutan “kuruma sahip çıkma refleksiyle” kalkışsa da, bazı “sanıklar” normal zamanlarda üstlenmekte beis görmeyecekleri, hatta gurur duyacakları eylemleri konusunda hiyerarşik düzeni işaret ediyor.
Dursun Çiçek “ıslak imzalı belge”de ölümüne bir direniş sergilemişti ama “internet andıcını” kabul etti.
Hatta, hiyerarşiyi işaret ederek, birtakım komutan isimleri zikretti.
Şunu demek istedi: “Biz bu işleri kafamıza göre yapmıyoruz. Yukarıdan emir alıyoruz.”
Bir şey oldu...
Mahkeme, Dursun Çiçek’in de işaret ettiği komutanlar hakkında tutuklama kararı çıkardı. Bazılarını da tutukladı...
Bir şey daha oldu...
İnternet andıcı sanıkları da hiyerarşiyi işaret etmeye başladılar.
Hatta bazıları, savcılık ifadelerinde, bu işten İlker Başbuğ Paşa’yı sorumlu tuttular.
Mesela, ifadesine başvurulan bir Korgeneral, emri bizzat Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’dan aldıklarını itiraf etmiş.
Dün tutuklanan eski Birinci Ordu Komutanı da, internet andıcının paraf bölümünde yer alan “Sayın komutana arz edilir” ifadesinde kastedilen komutanın İlker Başbuğ olduğunu söylemiş.
Bu andıç komutana arz edilmiş midir?
Komutan bunu onaylamış mıdır?
Bilmiyoruz.
Bunu mahkeme ortaya çıkaracak.
Fakat, komutan onayı alınmadan iş yapılır mı? Bundan da emin olamı-yoruz işte.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.