İsmet İnönü yaşasaydı Kılıçdaroğlu'nu sınıfta bırakırdı...
İster beğenin isterseniz beğenmeyin. İsmet İnönü iktidardayken de muhalefetteyken de, siyaset mesleğinin gereklerini yerine getiren ciddi bir devlet adamıydı.
Muhalefet lideri olduğu dönemlerde, sadece o andaki Başbakanın her söylediğine "Yanlış" diyerek siyaset yapılamayacağını bilirdi.
Dünya basınını da izler, içerideki ve dışarıdaki olaylara hâkim olan herkesle temas ederdi.
İnönü iç veya dış siyaset konusunda bir görüş açıkladığı zaman, bunu herkes ciddiye almak zorundaydı.
Çünkü bu açıklanan görüşün, birtakım somut bilgilere dayalı olduğunu herkes bilirdi.
İnönü özellikle dış siyaset konusunda konuşacağı zaman, daha önce mutlaka Dışişleri'nden de bilgi alırdı.
Tembel öğrenciler
Ne yazık ki şu andaki CHP yönetiminin sözcüleri ve Genel Başkan Kılıçdaroğlu tarafından seslendirilen açıklamaları ciddiye almak mümkün değildir.
Çünkü bunlar siyaseti "İktidara laf yetiştirmek" ten öteye icra edecek kadar çalışkan değiller.
Son örnek Suriye konusunda Erdoğan'ın "Amerikan siyasetinin taşeronu" olmasına dönük CHP suçlamalarından verilebilir.
Davutoğlu'nun Şam ziyareti sonucu ortaya çıkan tablo, CHP'nin dış siyaseti de hiçbir bilgi değerlendirmesi yapmadan "Kendin pişir kendin ye" modeli düşünce tembelliğine kurban ettiğini göstermiyor mu?
Artık açık ve seçik ortada olan bir gerçek var.
Hangi aynı çizgi?
Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere bir grup ülke, Suriye'de çözümün Beşşar Esad'ın gitmesine bağlı olduğunu düşünüyor. Hatta önümüzdeki günlerde Başkan Obama'nın "Artık Esad gitmeli" içerikli bir açıklama yapması bile bekleniyor Washington'da.
Buna karşı Türkiye için çözüm "Suriye yönetiminin kendi halkına kuvvet ve şiddet uygulamaktan vazgeçmesi ve demokratik reformları acilen yapması" formülasyonu içinde belirleniyor.
Yani Amerika için öncelik Esad'ın gitmesi, Türkiye için öncelik ise devlet terörünün sona erdirilmesi ve demokratik reformların yapılmasıdır.
Laf ebeliği siyaseti
Dün The NewYork Times'ın Washington muhabiri Steven Lee Myers'e konuşan bir Amerikan Dışişleri yetkilisi, bu tabloyu "Türkiye ile aynı sayfada değiliz" diyerek değerlendirmişti.
Güncel gerçeklerin ışığında Başbakan Erdoğan'ın Türkiye'yi Suriye ile savaşa sürüklediğini iddia etmek, içi boş laf ebeliğinden başka bir şey değildir.
Kısacası dünyadaki en kolay iş Türkiye'de ana muhalefet lideri olmak gibi görülebilir son gelişmeler ışığında da...
Sabah yatağından kalk.
Türk gazetelerinde işine gelen haber ve yorumları oku.
Sonra da mikrofon ve kameraların önünde "İktidar yanlış yapıyor" benzeri ve konu ayrımı yapılmayan açıklamalarda bulun. "Beyin takımı" olarak yanında taşıdığın yurt ve dünya gerçeklerine yabancı kişiler de, seninle aynı çizgide ileri geri açıklamalar yapsınlar.
Traji-komik bir ayıp
Bu model siyaset anlayışı hem ayıplıdır hem de CHP'yi her gün daha fazla aşağıya çekmektedir.
Türkiye'nin Suriye'ye karşı izlediği siyasetin özünü Şam yönetimi anlıyor. Beşşar Esad, Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile görüştükten sonra, kendince daha itidalli davranıyormuş görüntüsü vermeye çalışıyor.
Esad, Türkiye'nin Suriye'ye zecri tedbirler uygulanmasını önlemeye çalıştığını görüyor...
Türkiye'nin Suriye siyasetini Suriyeli despotun doğru anlaması ve buna karşı Türkiye ana muhalefeti liderinin anlayamaması traji-komik bir ayıp değil midir?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.