Birbirimizi anlama çabasına girmeye ne dersiniz?
Geçen akşam, beğenilmiş bir TV dizisinin çekimi boyunca uzak kaldığı İstanbul’a duyduğu hasreti gidermeye çalışan bir kadın sanatçı dostumla konuşurken bir kez daha fark ettim ‘hoşgörü’ konusunun önemini...
Dizi izleyicisiyseniz, hafızanızın en canlı yerinde dizilerde onun canlandırdığı karakterler duruyordur mutlaka...
Herkeslerden uzakta geçirdiği aylarda tasavvufa ilgisi yeniden uyanmış... Konuya ilişkin kitapları birbiri ardına devirmiş... ‘Öze yolculuk’ olarak adlandırdığı merakını gidermek üzere sözü dinlenir insanlarla tanışmak istiyormuş...
Dıştan baktığınızda ilgisinin sadece ‘fizik’ düzeyinde kaldığını sanabileceğiniz birinin, gözünün de, kulağının da, dilinin de ‘metafizik’ ile hemhal oluşu bence çok önemli...
“Hoşgörü mü, tahammül mü?” ikilemine kendimizi kıstırırsak asla içinden çıkamayacağımız bir durum söz konusu. Galiba en iyisi, ‘birbirini anlamaya çalışma’ yolunda mesafe kaydetmemiz... Bunu yaparken ister karşınızdakine tahammül edin, ister ona hoşgörüyle yaklaşın fark etmez; yeter ki, muhatabınızı anlamaya çalışın...
Siz onu, o sizi...
Türkiye’nin tam 11 ilinde hutbelerin işaret diliyle de cemaate aktarıldığı camiler bulunduğunu biliyor muydunuz? Kendi hesabıma böyle bir ihtiyacın varlığını düşündüğümü bile hatırlamıyorum. Oysa ülkemizde sağır-dilsiz vatandaşlar var ve onların da dini konularda bilgilenmeye, inancını yaşamaya ihtiyaç duyacağı çok açık...
Cuma hutbelerinin işaret diliyle de aktarıldığı, Afyonkarahisar, Bursa, İskenderun, İstanbul, Mardin, Yalova, Antalya, Edirne, Çankırı ve Malatya’da birer, Konya’da ise iki cami bulunuyormuş...
Bu bilgiyi Hürriyet’in internet sitesinde yazılarına yer verilen Ayşegül Domaniç Yelçe’nin sütunundan öğrendim. 20 yaşından beri kasları eriyen, hareket kabiliyeti sınırlanan biri Ayşegül Hanım; yazılarında bizlerin fazlaca farkında olmadığımız bir dünyayı yansıtıyor: Engelliler Dünyası’nı...
Engelli olmayanların üstesinden kolayca gelebildikleri sorunların, ya da hiç sorun olmayan nice uğraşın, engelliler için Himalaya Dağı kadar sarp olabildiğini öğreniyorsunuz onu okurken... Sadece kendisi değil, genç yaşlardaki kızı da engelli.
Mesleğin önemli isimlerinden eşi Özer Yelçe’nin vefatı sonrasında yazılanlardan yaşadıkları gündeme gelmişti.
Ayşegül Hanım’ın Ramazan’a özel bir önem verdiği anlaşılıyor. ‘Engelsiz ibadet’ başlıklı yazısına şöyle bir giriş yapmış: “Büyüklerimizin ‘On iki ayın sultanı’ olarak adlandırdıkları Ramazan ayını yarılamış bulunuyoruz. Kendimizi Yüce Tanrımız’a daha da yakın bulduğumuz bu güzel ay, hep, kendimi daha iyi hissettirmiştir bana. Her yıl, İstanbul’un camilerini dolaştığım Kadir Gecesi’ni heyecanla beklerim. Gezebildiğim kadar çok camiyi ancak kapılarının önünden geçerek gezmek bile çok iyi gelir bana. Nerede ise hiçbirinde inemem, içeriye giremem.”
Bu yıl Kadir Gecesi’nde artık içine de girebileceği, diğer inananlarla birlikte saf tutabileceği bir caminin varlığını keşfetmesi kendisini müthiş sevindirmiş...
İstanbul’da Bağlarbaşı’ndan Beylerbeyi’ne inen asfalt üzerinde Hacı Yakup Kazdal Camii’nde merdivenlerin yanına engelliler için bir asansör de yapılmış. Yazarımız, yönelttiği “Engelli kadınlar da yararlanabilir mi, ibadetini cami içerisinde yapabilir mi?” sorusuna olumlu cevap almış...
Ne kadar güzel...
Kendi kısır gündemlerimizin biraz dışına çıkarsak bizimkine bir çok bakımdan benzeyen hayli farklı hayatlar yaşandığını görebileceğiz. Önyargılarımızı kırabildiğimiz taktirde tabii... Bir de göz önünde olmayanı yok farz etmeyerek... Her insanın hayat öyküsünün biricik olduğunu da asla unutmayarak...
Geçen haftanın neredeyse bütününü işgal eden ‘hoşgörü ve tahammül’ eksenli tartışma bence çok yanlış bir zeminde değerlendirildi. Medyanın malum refleksi hemen ön plana çıktı; din ile ilgili her konuda olduğu gibi bu tartışmaya da tekçi bir bakışla yaklaşıldı.
Kendilerini ‘her bakımdan doğru’ gören hatalı bir anlayış bu...
İçki içmek doğru bir davranış biçimi bu anlayışa göre; dolayısıyla Beyoğlu’nun ara sokaklarındaki dışarıya fazlaca taşan masalara müdahale edilmesi yanlış... Belediye bunu o civarda oturan ve yoldan geçme hakları çiğnenen vatandaşlar için yapmış olsa bile...
Ya da içki içen, kendisinden farklı giyinip değişik zevkleri olan birinin dini duygulara sahip olmayacağı yanlışı; oysa öyle erkekler ve kadınlar arasında kavi inançlı nice insan bulunabiliyor... İnancı için zahmetlere katlanmaya, mücadeleye hazır insanlar...
Bir Ramazan akşamı, dini sohbetin koyulaştığı bir ortamda bulunmaya kesin kararlı dostum dizi oyuncusu; Ayşegül Hanım da Kadir Gecesi düz ayak olmayan bir caminin içine ilk defa girip ibadetini gönlünce yapacak...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.