Barışçı çözüm ve zaaf algısı
"Çok fazla mütevazı olma, öyle sanırlar" diye bir söz var hani.
Terör örgütü ve uzantıları da, sanırım hükümetin barışçı politikasını zaaf gibi telakki etti ve çıtayı yükselterek, süreçten olmayacak sonuçlar çıkarmaya yöneldi.
"Demokratik özerklik ilanı" Hakkâri ve çevresinde demokratik özerklik adına "Kurtarılmış bölge" uygulamasına gidilmesi o algılamanın sonucu olmalı. Cüretin bir boyutu ise sokak ortasında infazlar gerçekleştirilmesine kadar vardı.
-Terör örgütü ile baş edilemez yargısının medyada tüketilmesini ve bunun bir pazarlık gücü haline gelmesini istediler, buna kendilerini de inandırdılar.
Askeri kesim adına yapılan açıklamalarda, "terörün silahla önlenemeyeceği" yaklaşımının sıkça tüketilmesi de önce "örgütle yenişememek" izlenimini doğurdu, ardından da örgüt adına "Koca TSK ile başa baş mücadele" gibi bir yaklaşımla zafer algısına yol açtı.
Sonunda dün alt alta sıraladığım güvenlik sorunu ortaya çıktı. Dünkü 7 şehit haberi ise yüzümüzde patlayan terör şamarı.
Bütün bunların AK Parti iktidarında olduğu açık.
Evet, terörle mücadelede inisiyatif önemli ölçüde askeri kesimde ama son hesabın iktidar partisine kesileceğini de unutmamak lazım.
Kaldı ki hükümet, "Kürt sorunu"nun çözümünü öncelikli mesele olarak kabul etmiş ve o alana, "Açılım" vs. projeleri ile büyük yığınak yapmış durumda.
Hem sorunu çözmek için -barış eksenli- büyük yığınak yapacaksınız hem de terör gelip ana gündem olacak.
Ve siz bunun terör örgütü ve uzantıları tarafından bilinçli olarak yürütülen, bölgede tek güç olma ve sizi tasfiye hesabına yönelik bir politika olduğunu bileceksiniz.
Şu anda hükümet, en ulvi barış projesinin bile, gidip teröre tosladığı gibi bir gerçeklikle yüz yüze.
Ne yapacaksınız?
Barış eksenli projeyi uygulamanın önündeki engeli kaldıracaksınız.
Diyelim bölgeye yatırım yapılacaksa, şantiye basıp iş makinelerini yakanları "Bertaraf" edeceksiniz.
Diyelim vatandaşa yönelik tehdidi ortadan kaldıracak olan güvenlik gücü sokak ortasında infaza maruz kalıyorsa, güvenlik gücünüzü de vatandaşı da koruyacak şekilde tehdit odaklarını yok edeceksiniz.
Değilse sokağı, şehri, araziyi, terör örgütünün insafına terk etmiş olacaksınız.
Şunu demek istiyorum:
Bölgede terör örgütünün bertaraf edilmesine yönelik bir süreç başlayacaksa, bu barışı inşa için olacak. Yani bölge insanını terör örgütünün tasallutundan kurtarmak için olacak.
AK Parti'nin, bölge insanının rahatsız olacağı bir operasyona asla yönelmeyeceğini bilmek, işin tabiatını bilmek kadar nettir.
Yani AK Parti, bölge insanından aldığı yüzde 52 ortalama oyun, bir puan bile düşmesine razı olabilir mi? Böyle bir aşınmanın, asıl davayı kaybetmek demek olduğunu bilmez mi?
AK Parti, bir anlamda Türkiye'nin kardeşlik ikliminin sigortasının, bölge insanı ile kurduğu kalbi bağ olduğundan habersiz midir?
Şunu hep yazdım:
AK Parti hükümeti, bölge insanına götürdüğü hizmetle, bir anlamda devletle toplum arasında yeniden bir aidiyet bağı oluşturmaya çalışıyor. Şu veya bu güvenlik gücünün herhangi bir yanlışla, yıllardır ekilen muhabbet tohumunu yakmasına razı olabilir mi? Olmaz.
Terör örgütü, Hazro Belediye Başkanı'nın oğlunu kaçırdı, silahı dayadı ve "İstifa etmezsen oğlunu öldürürüz" dedi. Başkan istifa etti.
Ne bu?
Huzur mu? Kürt sorununun çözümü mü? Aslında bir anlamda terör örgütü Başbakan'ın oğlunu kaçırmış ve başına silah dayayıp, Başbakan'ı istifaya çağırmış gibi bir durum söz konusu... Yani gücü yetse onu yapacak.
Böyle bir ortamda hangi kutsal değer dokunulmaz kalabilir ki?
Devletseniz bunu önleyeceksiniz.
Ve Tayyip Erdoğan hükümeti, 9 yıldan bu yana devlet olmaya çalışıyor.
Önüne engeller çıktı ama engeller aşıla aşıla da ilerleniyor.
Terör örgütü de bir engel. Ve o engelin aşılması lazım.
Boşuna hiç kimse terör örgütüne zırh oluşturmaya çalışmasın.
Karınca kanatlanınca zevalini bulur denir. Terör örgütü son cüretkârlıkları ile kanatlandığını ispatlamaya çalışıyor. Bu, zeval yoluna çıkmak demektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.