Acaba baş edebilecek mi?
Bu soru, geniş halk kitleleri tarafından AK Parti hükümetinin başlattığı "terörle mücadele" için soruluyor.
Ben de bu soruyu bana soranlara "Baş etmek zorunda" diye cevap veriyorum.
Kızgın Kürt çevrelerinden öfkeli mailler alıyorum: "AK Parti hükümeti de bu bataklıkta boğulacak" türü tehditler içeriyor bu mailler.
Muhakkak ki AK Parti'nin bu işte boğulmasını isteyen iç-dış odaklar vardır. Terör belası, bugüne kadar birçok siyasi kadroyu öfkelendirdi, yanlışlara sürükledi, daha içinden çıkılmaz noktalara taşıdı ve çökertti.
AK Parti, Türkiye'nin kadim sorunu olan ve terörün de bataklığını oluşturan "Kürt sorunu"nu çözmek için ciddi adımlar attı.
Ama bu adımlar, terör odaklarında bir tür "kendi varlıklarının ürünü" gibi görüldü ve terörü bir pazarlık malzemesi halinde kullanma sonucunu doğurdu.
Bu yaklaşım, ciddi insan kayıplarına da yol açıp ülkenin tamamının canını yakınca, siyasi iktidar terörün sonlandırılmasının aciliyeti noktasına geldi.
Bir ayda 40'ı aşkın asker-polis can vermiş, ülkenin belli bölgelerinde "özerk alanlar" oluşturulmuş, Doğu-Güneydoğu, terör örgütünün ve yeraltı yapılanmasının oluşturduğu baskı ikliminde nefes alamaz hale gelmiş vs.
-Tamam, Ankara'da iktidar sensin ama Hakkâri'de benim gibi efelenmeler ortaya çıkmış.
Ve herkes, "Türkiye bölgesinde ve dünyada büyük roller oynamaya soyunuyor ama kendi ülkesindeki sorunla baş edemiyor" gibi bir algıyı tüketmeye başlamış.
Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının, Türkiye'yi dünyada "Büyük oyuncu" haline getirmek gibi bir hedefleri olduğunda kuşku yok.
Ama içeride sancı var.
Terör odakları neyi hedefliyor?
Bir: Siyasi iradenin çözülmesini ve o zaaf içinde, toplum genelinin kabul etmeyeceği bazı şartlara imza atmasını.
İki: Eğer böyle bir irade çözülmesi gerçekleşmez de, iktidar terörle mücadeleyi önceleyecek olursa, burada da geçen iktidarlar gibi yanlışlar yapılmasını, kurunun yanında yaşın da yanmasını ve Kürt toplumunda ayrılık bilincinin besleneceği bir savaş ortamının oluşmasını...
Terör odakları için AK Parti'nin, bölge insanından ve genelde Kürt vatandaşlardan aldığı oyun, siyasi Kürt hareketinden iki misli daha fazla olması büyük öfke sebebi. Terör odaklarının bütün çabası, bu denklemi tersine çevirmeye ve Kürtler üzerinde mutlak hakim olmaya yönelik. Nitekim Silvan'da 13 askerin şehit edildiği gün, fiili olarak ilan edilen "demokratik özerklik" denen şeyin, tamamen bu hegemonik yapıyı hedeflediğini aklı eren herkes görüyor.
Peki AK Parti'nin ve hükümetin önceliği ne?
Bir: Doğu-Güneydoğu'da yoğunlaşan, hem dağdaki yapılanmanın hem onun içeride yeraltında gerçekleşen KCK uzantısının oluşturduğu tehdit iklimini bertaraf etmek, dolayısıyla bölge insanını özgürce karar verecek bir imkana kavuşturmak.
İki: Bunun için devreye sokulacak güvenlik ve yargı erkinin, halka olumsuz yansımasına kesinlikle mani olmak.
Üç: Başbakan'ın son gelinen noktada, "Kürt kardeşlerimizin sorunu" diye nitelediği problemleri tek tek tespit edip, gidermek için çaba sarf etmek.
Ben, Başbakan'ın denizi geçip derede boğulmaya razı bir kişiliğe sahip olmadığını düşünüyorum. Yani PKK, KCK, BDP çelmesine takılıp da yere kapaklanmak herhalde bu kadronun en son boyun eğeceği bir durum olur.
Onun için benim gördüğüm Erdoğan hükümeti hem terörü yenmeyi hem Kürt sorununu çözmeyi başarmak gibi bir misyona kilitlenmek durumundadır.
Terörü yenmek için de bir irade gereklidir.
Kürt sorununu bütünüyle çözmek için de.
Terörü yenme işi, bu işi şu veya bu güvenlik gücüne ihale etmekle olmaz, bizzat en acil mesele olarak üzerinde yoğunlaşmak gerekir. Bu, güvenlik harekâtı içinde yanlışlar yapılmasını önlemek için de şarttır.
Kürt sorununu çözme işi de bölge insanının beklentisini karşılamak açısından en acil iş arasında görülmek zorundadır.
Tayyip Erdoğan ve arkadaşları bu sorunları da Türkiye'nin başından uzaklaştırabilirlerse, işte o zaman Türkiye'yi tutacak güç yoktur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.