Şike, darbe ve terörün çarptığı duvar
Herhalde farkındasınızdır; şike konusu, giderek, ‘yeni - eski’ çelişkisinin arenası haline geldi.
Takımları adına ‘şike’ye tevessül etmekle suçlananlar, boru değil, ülkemizin kaymak tabakasını teşkil edenler: NATO müteahhitleri... Milyarlarca dolarlık ekonomik gücü temsil eden işadamları... Ünlü isimler...
Her bir takımın milyonlarca taraftarı olduğunu da düşünürseniz, onlara yön verenlerin kendilerini neden ‘dokunulmaz’ sandıklarını daha iyi anlarsınız...
Onları bu kadar telâşlandıran süreci başlatan ise bir savcı...
Kendi aralarında “Nasıl olabilir?” diye soruyor olmalılar... Nasıl oluyor da, bir devlet memuru, koskoca bir camianın isimleri duyulunca önler iliklenen liderlerini hesaba çekebiliyor? Hem de şike veya teşvik primi gibi alelâde bir ithamla, telefonları dinleterek...
Nasıl olabiliyor gerçekten?
Acaba tepeden gelen bir emirle mi? Yoksa, yoksa, eli her yere uzanan bir ‘olağan şüpheli’ mi karıştırıyor ortalığı? Kim yapıyorsa, amacı kulüplerin yönetimini değiştirmek mi? Ne şikeler yapıldı bu ülkede, kamyonlarla teşvik primleri dağıtıldı; neden şimdi?
İşte ‘yeni Türkiye’ tam da bu noktada devreye giriyor. Geçmişte göz yumulan, üzerinde durulmayan, sıradan muamelesi çekilen yanlışlıklar, bugünün Türkiyesi’nde ciddi sıkıntılara yol açabiliyor... Radara şimdi yakalananlar açısından bir talihsizlik bu, doğru; ‘yeni Türkiye’nin özellikleri geçen yıl kendini belli etseydi belki başka takımları ve yöneticilerini konuşuyor olacaktık...
Kader, kısmet, baht... Ne derseniz artık...
27 Mayıs’tan (1960) bu yana ‘başarıya’ ulaşmış dört darbe yaşandı bu ülkede, kimbilir kaç darbe girişimi de akamete uğradı... Hiçbirinin hesabı sorulmadı da, son beş-on yıl içerisinde adı darbe hazırlığı içerisinde geçmiş, kimi yeni emekli kimi hâlâ görevde, subaylar yargı önündeler bugün...
Onlarınki de bu yönüyle talihsizlik...
PKK da ‘yeni Türkiye’ gerçeğine çarptı son kanlı eylemleri sonrasında... Öyle ya, temsil iddiasında bulundukları kitlelerin elle tutulur sorunları vardı; geçmişte bu yüzden anlayışla karşılayanlar çıkabiliyor, eylemlerinin amacı dışarıda ve içeride fazla sorgulanmayabiliyordu.
Son eylemlerin ardından karşılaştıkları her kesimden kınamalar, niyetlerinin ve kimler namına kan döktüklerinin sorgulanması ‘yeni Türkiye’ gerçeğiyle doğrudan ilişkili...
Ne yapalım, ‘yeni Türkiye’ böyle bir ülke artık: Yanlış yapanlar, kurallar ve yasaları çiğneyenler radara yakalandığı gibi, haksızlığı yol bilen, konuşarak çözülebilecek sorunlar için kan dökmeye kalkışan da duvara tosluyor.
Yerli eller yakaya yapışmada nazlı davranıyorsa, mukadder âkıbetten çalıyı dolaşarak kaçınmaya kalkışılıyorsa, konuyla ilgili yabancılar devreye giriyor, aynı sonuç yine başa geliyor...
Türkiye Futbol Federasyonu’nun, almaktan kaçındığı kararı, UEFA’nın zorlamasıyla alması gibi...
Futbol sahada 11 kişi tarafından topla oynanan bir oyun; ona hiçbir el karışmamalı. Tıpkı ülke yönetiminin seçilmişlerin görevi olması ve sorunların ancak konuşa konuşa çözülebileceği kuralları gibi...
Bunu anladık anladık; anlamayanların ‘yeni Türkiye’de işi zor...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.