Balıkların da denizi tanımalarının zamanı gelmiştir...
Olayları izlemek, onları anlamaktan daha kolaydır.
Örneğin 40 yıldır Libya'ya egemen olan, daha geçen yıl Paris saraylarının bahçelerinde çadır kuran Kaddafi, ne oldu ki bir anda uluslar arası hukuk açısından da "Kanun kaçağı" konumuna geldi?
Esad ailesinin mülkiyetindeki Suriye'de Baas rejimi neden şimdi halk tarafından reddediliyor?
Veya Komünist Parti tarafından yönetilen Çin nasıl oldu da Serbest Pazar Ekonomisine geçip kapitalist dünya ile karşılıklı-bağımlılık içine girdi?
Ya da Türkiye'deki "Askeri Demokrasi" nin ipliği neden bu dönemde pazara çıktı ve konuşulmaları bile suç oluşturan "Kürt Realitesi"ne ilişkin konular bu kadar kısa sürede demokratik siyasetin günlük diline yerleştiler?
Emperyalizmin oyunu mu?
Bu tür sayısız gelişmenin nedenlerini anlamak yerine bunları "Amerikan komplosu" veya "Emperyalizmin oyunu" şeklinde nitelemek tabii ki daha kolaydır.
Nedenleri anlamak için işin kolayına kaçtığınızda size yardımcı olacak bakış açısını disiplinler arası yaklaşımlarla gelişmeleri yorumlayan "Karmaşıklık" (complexity) kuramlarında bulabilirsiniz.
Ancak bunda ölçüyü kaçırırsanız, sonunda New York'u da vuran İrene Kasırgasının yönünün okyanustaki bir kelebeğin kanat hareketleriyle değiştiğini de kabullenmeniz gerekir.
Buna karşı Amerika'nın ve "Emperyalist Dünyanın" da (ABD ile AB) ekonomik ve sosyal krizler içinde bulunduğunu görebilirseniz, komplo teorileri yerine "Değişim"in öğelerini, "Geçiş dönemi" nin yansımalarını ve "Soğuk Savaş sonrası" dünyadaki farklılıkları saptamaya ve anlamaya çalışırsınız.
Rekabetsiz ortam mı?
Örneğin bazılarına göre, Komünist İdeolojinin Sovyetler Birliği ile birlikte sahneden çekilmesi, kapitalizmin itici gücü olan "Rekabet"i ortadan kaldırmıştır.
Böylece kapitalizm hesapsız borçlanmaya dayalı, eğitim gibi alt yapı kurumlarını önemsemeyen, Vahşi Batı kovboylarında görüldüğü gibi kendinden başka güç tanımayan bir havaya girmiş ve kendi krizlerini üretmeye başlamıştır.
Mesela Çin'i "Pazar" şeklinde görenler şimdi onun bir "Rakip" olmasının tanıklığını şaşkınlık içinde yaşamaktadırlar.
Ama Çin kapitalizminin yarattığı 200 milyonluk yeni "Orta Sınıf" da, bu ülkenin gelecekteki "Demokratik özlemli" arayışlarını ve krizlerini taşımakta.
Aynı durum bizim için de geçerli değil mi?
Yeni orta sınıf
Özal'ın "Organize Sanayi Bölgeleri" projesinin "Anadolu Kaplanları"nı ve dolayısıyla bir yeni "Orta sınıf" yaratacağını öngörebilir miydik 1980'lerde?
İstanbul sermayesinin bayilerinin yerine kendi işletmelerinin sahipleri olan, ihracat rekorları kıran girişimci kesim geçmedi mi Anadolu'da?
"Çevre"nin siyasette "Merkez"i kenara itmesi, Kasımpaşa'nın sesinin Nişantaşı'nın sesinden daha yüksek çıkması, Resmi İdeoloji'nin ezberlerinin yerine yurt ve dünya gerçeklerine dayalı söylemlerin geçmesi, iç dinamiklerle dış konjonktürün devlet süzgecinden geçmeden iz düşüme girmeleri, alt kimliklerin tüm bölge ülkelerinde üste çıkmaları...
Askerlik tartışılırken
Genelkurmay başkanları bile askerlik mesleğinin bizdeki uygulamalarını öz eleştiri konusu yaparken, sivil toplumun zorunlu askerliğin sona ermesini istemesi doğal değil midir mesela?
Bu bir "Geçiş Dönemi" mi yoksa devletin ve toplumun "Yeniden yapılanma" süreci mi yaşanılıyor, bilemeyiz?
Ama hiçbir şey eskisi gibi olamaz... Olmayacak...
Bu bizde de, dünyada da inkar edilmesi imkansız bir gerçektir.
Denizdeki balıkların denizi tanımalarının zamanı gelmiştir, geçmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.