Eski öfkeler yeni gerçekleri etkilemiyor...
Bütün ezberlerin bozulduğu bir dönemde yaşamak kolay değil.
Okul sıralarında "Türküm, doğruyum, çalışkanım" diyerek ant içenlerin, "Kürdüm, doğruyum, çalışkanım" diyerek ant içmek isteyenlerin de aynı ülkede var olduklarını öğrendikleri ve kabullendikleri bir dönem bu. İkilemler arasında kararsızlıklar yaşayan bir kuşağın mensupları olmak, tabii ki yorucu bir süreç.
"Neden PKK'ya bağımlı" diye BDP'yi sorgulayanlar aynı anda "PKK olmasaydı BDP veya daha önce kapatılmış Kürt seçmen tabanlı partiler olabilir miydi" sorusuna da cevap aramak zorundalar.
21'inci yüzyılın ikinci on yılında hâlâ "Demokratik ve özgürlükçü anayasa" arayışı sürdüğüne göre, 20'nci yüzyılı nasıl ziyan ettiğimizi de herhalde sorgulamamız gerekmiyor mu?
PKK neden var?
Siyasi parti kapatmanın neredeyse musluk kapatmaktan daha kolay olduğu ve Kürt realitesinin yok sayıldığı bir dönemin doğal yan ürünü olarak PKK'nın ortaya çıktığı ihtimali, bu sorgulama sırasında karşılaşacağımız bir acı gerçek olabilir mi?
Acaba bugünün getirdiği değişimi kabullenen Türkiye vatandaşları kuşağı, BDP'lilerin de "Dün dündür, bugün bugündür" dediklerini görebilecek mi?
Kabuğunu kırmadan yumurtadan çıkabilen tavuk var mıdır acaba?
Veya içinde bulunduğumuz geçiş döneminin ikilemleri arasında bunalmış ve değişimin süratinden ötürü yorulmuş kuşaklar için nefes alma imkânı var mıdır?
Romanlık değişim
Daha önce bu tür geçiş dönemlerini yaşayan kuşakların romanlarını mesela Kemal Tahir'in "Yorgun Savaşçı", "Kurt Kanunu", "Esir Şehrin İnsanları", "Esir Şehrin Mahpusu" gibi yapıtlarında bulmuştuk.
Dünya edebiyatında da bu tür geçiş dönemlerinin serüvenlerini 20'nci yüzyılda en iyi anlatan kişi Ernest Hemingway değil midir?
1'inci Dünya Savaşı ertesinde Amerika'nın içe dönüklüğünden kopup Paris'e yerleşen ve yeni dünyanın sorunları ile yüzleşen aydınlar için Gertrude Stein "Siz kayıp bir kuşaksınız" dememiş miydi?
Günlük gazeteleri ve köşe yazılarını izlerken neredeyse bir çağ dönümünün yaşandığının farkında olmayabiliriz.
Romanlara yakışır bir değişim süreci yaşamaktayız.
Durdurulmuş gelişim
Hemingway "Güneş de Doğar" kitabında yeni gerçeği kavramakta zorlanan kişi için "Sen akılsız değilsin, sadece durdurulmuş bir gelişmesin" dememiş miydi?
Eski bilgiler, alışkanlıklar ve ezberlerle, ne yeni Türkiye'yi, ne de yeni dünyayı anlamak mümkündür.
Aynı şekilde "Eski öfkeler" de artık etkilerini yitirdiler.
Cumhuriyet mitinglerindeki öfkeler AK Parti'yi ne kadar etkiledi?
Merkez medyadaki veya alışılmış siyasetteki öfkeler BDP'yi veya PKK'yı ne kadar etkiliyor ki?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.