Komünizmi yasaklayamazsınız!
Komünistleri hiç sevmem. Onlar da beni hiç sevmezler... diyecektim, sevmemek bir yana, düpedüz nefret ederler.
Kelaynak kuşu gibi kalmış Türk komünistleri tabii, Kızıl Meydan'da korsan miting düzenleyip Rus polisinden dayak yiyen Rus komünistlerinin benimle ne alıp veremedikleri olacak?
Biraz "anarşist ruhlu" olduğum için herhalde, bilirsiniz, komünistlerle anarşistler tarih boyunca hiç anlaşamamışlardır...
Ben onlardan nefret etmem. Nefret edecek kadar ciddiye almam.
Bir tarihte TKP ile mahkemelik de olduk, meğerse dertleri paraymış, bugünün parasıyla beş bin lira da ödedim (cebimden), partinin çayocağı masrafını karşıladım (demek ki Türk komünizminin gizli finansörlerinden biriyim!) Lakin, bırakın TKP'nin kapatılmasını istemek, fikirlerinin yasaklanmasını dilemek aklımın köşesinden bile geçmez (biz, emekten yana geçinip işinden adam kovdurmaya çalışan itten kopuktan değiliz.) Ben nasıl burada kendi fikrimi söylüyorsam, komünist de söyleyecektir.
Kemalist de söyleyecektir, İslamcı da söyleyecektir, Kürtçü de söyleyecektir. Ölçü, "zor kullanarak iktidara gelmeye çalışmamaktır"... PKK'ya, düşüncelerinden ötürü değil, silahlı ayaklanma durumunda olduğu için, Türk askerini öldürdüğü için karşıyız.
Yok efendim, "sahte Voltaire'cilik" etmiyorum. Hani Voltaire demiş ya, "düşüncelerinize karşıyım ama onları savunabilmeniz için canımı vermeye hazırım"... Postalcı basın mensupları bu lafı çok severler, sık sık zikrederler. Bir yandan bunu yazıp bir yandan gözünüzü oymak için ellerinden geleni yaparlar!
Biz sahtekâr değiliz. Kimsenin fikri için canımızı verecek kadar enayi de değiliz.
Ama bizimkine taban tabana zıt da olsa, fikrinizi savunabilmenizi destekleriz, çünkü o hak her eve lazım, bize de lazımdır!
Sincan Cezaevi'nde garip bir uygulama varmış, müdüriyet, başta ünlü "Manifesto" olmak üzere birçok kitabı "yasak oldukları gerekçesiyle" içeri sokmuyormuş...
Bunların arasında Mao'nun seçme eserleri de varmış, SSCB Komünist Partisi Tarihi de. (Kırk yıl önce okumuştum, Stalin'in emirle yazdırdığı boktan bir propaganda kitabıdır ve de çok sayfası yalandır... Kime yazdırmıştı, sekreteri Poskryebişev'e yazdırıp üstüne kendi imzasını atmıştı galiba...) Modası geçmiş İlya Ehrenburg'un "Dipten Gelen Dalga" adlı romanı da (bak onu okumadım, "Paris Düşerken"in devamıymış.) Bu kitapların hiçbiri "yasak yayın" değildir. Kaldı ki hiçbir kitap artık yasak yayın olmamalıdır.
Türkiye'de komünistlik -artık- yasak değildir. TKP'ye kapatma davası açmak da ancak Sabih Kanadoğlu gibi adamların beyinlerinde yer alabilmektedir artık.
Esteğe kösteğe gerek yok, istediğiniz kadar, "efendim, tehlikeli olduğu zamanlar yasaktı, şimdi dişleri sökülünce serbest bırakıldı, iş işten geçtikten sonra rahmetli babam da bırakır" falan diye eleştiriniz, pratik gerçek değişmez: Komünistlik serbesttir.
Dolayısıyla, her komünist tutuklu ve hükümlünün, onu bırakın, en koyu sağcı da olsa her okuyup öğrenmeye meraklı tutuklu ve hükümlünün, cezaevinde "komünist literatürü" okumaya hakkı vardır, olmalıdır.
Bırakınız geçen yüzyılda yaşamayı sürdürsünler, hayatlarını bir vehme kurban etsinler, eğer öyle istiyorlarsa. Tuttukları parti her bin seçmenden ancak bir buçuğunun oyunu alabilmiş bu çocuklara kıymayınız efendiler... Bırakınız kendi cahilliklerinde, kendi bağnazlıklarında tepişsinler.
Onlara tarih vurmuş, bir de siz vurmayınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.