Topal İsmail Hakkı'yı savunan da çıktı
Yazının başlığı "sonunda Topal İsmail Hakkı'yı savunacak kadar yerlere düştüler" de olabilirdi.
İsmail Hakkı, önde gelen azılı İttihatçı'lardandı ve Enver'in adamıydı.
Birinci Dünya Savaşı boyunca da ordunun "iaşe" işlerine bakan "levazım reisi"...
Halk arasında İaşeci Topal İsmail Hakkı diye bilinir.
Yolsuzluğun, karaborsanın, yiyiciliğin, "ihtikârın" ayyuka çıktığı bir döneme imza atmış ve yakın tarihimize böyle geçmiştir.
O dönemde "vagon ticareti" diye bir şey vardı... Karayolu yok, demiryolu tek, eldeki vagon sayısı da sınırlı olduğu için özellikle Suriye cephesine mal gönderecek, yani askerin yiyeceğini gönderecek ordu müteahhitlerine vagon "tahsis" ediliyordu.
Vagonlar, alım-satım konusunda da orduda tek yetkili İsmail Hakkı'dan sorulur, iki vagon ayarlayan tüccar da köşeyi dönerdi.
Orduya satılan bulgur kurtlu, mercimek küflü, buğday çamur gibiydi.
Aç bırakılan Mehmetçik de, Nazım Hikmet'in deyimiyle "beygir fışkısından arpa ayıklardı", durulayıp kaynatıp karnını doyurmak için.
Türk askerinin kanıyla beslenen bitler, vurdukları paraları Beyoğlu'nda Tokatlıyan Oteli'nde yerlerdi, akşam yemeği, şampanya dahil tam 1 Lira!
Bir lira ne demek miydi? Sadrazam Talat Paşa'nın aylık başbakan maaşı 14 liraydı, oradan oranlayınız.
İsmail Hakkı'nın yetiştirmesi, Türk askerinin kanıyla beslenen aynı bitler, o sıralar İstanbul'u kasıp kavuran, Viyana'dan turneye gelmiş ünlü Alman operet yıldızı Cordy Millowitsch'in yaldızlı sigarasını da Tokatlıyan'da binlik banknotla yakarlardı. (Ünlü "Miloviç"in 1960 yılında, yetmiş yaşında Berlin'de öldüğünü yeni öğrendim.)
Aynı günlerde, Laleli yangın yerinde ve Sarayburnu kıyısındaki sur kovuklarında da sapıklara otuz kuruşa erkek çocuk satılıyordu.
Aynı çocukların şehit dulu anaları da, bu kez sapık olmayan zamparalara yetmiş beş kuruş.
Turan İmparatorluğu'nu kuracaktık kurmasına da, sübyanımız ucuza gidiyordu...
Bakırköy'den deniz otobüsüne binin, Yenikapı'ya uğrasanız da uğramasanız da Kadıköy yönünde giderken kafanızı kaldırın, sola doğru şehre bir bakın.
Şehremini-Fındıkzade sırtlarında, o yıllardan kalmış ve her nasılsa yıkılmamış birtakım eski ve büyük binalar göreceksiniz... Bulgur Palas, Mercimek Palas... İaşeci Topal İsmail Hakkı'nın zengin ettiği bulgur krallarının, mercimek krallarının diktirdikleri yapılardır.
Fakat bu İsmail Hakkı meğerse büyük adammış.
Kim söylüyor? Gene önde gelen İttihatçı'lardan Halil Bey söylüyor. Halil Menteş.
Enver de o kadar büyük bir lidermiş ki, rezalet ayyuka çıktığı, halkın tepkisi çığ gibi büyüdüğü halde, bizzat parti içinden ısrarlara rağmen İsmail Hakkı'yı görevden almamış.
Fakat Ankara hükümeti de İsmail Hakkı'ya sonradan emekli maaşı bağlamamış.
"Haysiyet ve namusunu son nefesine kadar muhafaza etmiş bir kahramanmış"... Halil Bey öyle diyor.
Bunu nakleden zavallı da, "acaba anlı şanlı Ankara hükümeti Enver'in adamlarına niçin böyle davranmış" diye soramıyor.
Enver'i de Talat'ı da artık savunamıyorlar, 27 Mayıs'ı, 12 Mart'ı, 12 Eylül'ü savunmaya kalksalar tükürük yiyecekler, hele hele Bahattin Şakir'i, Doktor Nazım'ı savunmaya kalksalar tükürük de değil, düpedüz sopa...
Kılıçdaroğlu'nda da iş yok, kala kala İsmail Hakkı kalmış savunmaya... Vah vah...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.