Futbol meçhule giden bir yolda
Spor Toto Süper Ligimiz meçhule giden bir yolda... 34 maç oynayacaksınız, lig bitti diyemeyeceksiniz. Maçları zirvede bitireceksiniz, “şampiyon oldum” diyemeyeceksiniz. Bunca uğraş, bir sürü sıkıntı, bir o kadar sakatlıklar vereceksiniz. Hiçbir anlamı olmayacak. Varsa yoksa Play-Off.. Off be off, hem de ne offf..
Geçelim takımlarımızın saha içi verilerine... Bir var bir yok. Fenerbahçe’ye bakıyoruz, 27 maçlık yenilmezliğinin ne zaman biteceği meraklı beklentilerdeydi. Sivasspor deplasman maçında kaybetti merakta bitti. Hemde çok kötü bir futbolla bitti. Alex yoktu, Fener hiç yoktu. İstikrar denen her neyse o futbol hastalığımız olarak bir kez daha karşımıza dikiliverdi bir virüs gibi. Kaybedilen maçlar sonrası mazeret hazır. Kafamız rahat değil, psikolojimiz bozuk. Kimin değil ki.. Gazetecisinden taraftartar topluluğuna, yönetici ve futbolcusuna kadar herkes darma-duman oldu.
Alex’siz Fenerbahçe, Karabük maçında 10 kişiydi. Süpere yakın futboluyla kazanırken herkesin de beğenisini kazandı. Sonra Sivas karşısında haydi Fener’i araki bulasın. Hiçbir takım sonsuza dek kaybetmezliğini koruyamaz. Bir maç gelir kaybeder.
Ama futbol oynayarak kaybeder. Hiç oynamadığın bir futbolla nasıl kazanırsın? Kaybettin işte.. Neden kaybettiğini arayıp bulman gerekirken, maç sonrasındaki politik açıklamalar bir yerlere serzenişte bulunmalar, ne Aykut Hoca’ya ne de futbolcularına yakışmadı.
Deveye sormuşlar, “Niye yamuk yumuksun” diye... “Nerem doğru ki” demiş. İşte bizim futbolumuz da bu. Böyle de olunca meçhule giden bir yolda sonuç beklentilerindeyiz.
Olmakla olmamak
Bu kadar belirsizlikler içinde oynanan futbolumuz Mili Takım’a ne kadar fayda getirir bu günlere kadar hepimiz izledik. Şimdi Avrupa Şampiyonası finalerine gidebilmek için Hırvatistan karşısında mutlak ama mutlak kazanmamız gerekiyor. Olmakla olmamayı oynayacağız. Geçmişte de böylesine maçlar oynadı Mili Takımımız.
Burun farkıyla turnuvaya katıldığımız da oldu. Bir kez daha aynı şey tekrarlansın diye bekliyoruz. Bu kadar moralsiz, böylesine psikolojisi bozuk bir Mili Takım topluluğu umarım bu maçı da kazanır. Bizim halk dilimizde inşallahlarla , maaşalahlarla herşeyi Alah’a bırakız.
Seyirci desteğimiz bu maçta mutlaka iyi, pozitif olmalı.
Umarım ki, futbolcularımız da arkasına alacağı seyirci desteği ile bu karşılaşmayı kazanır ama kazansa bile tam işi bitirmiş olmaz. Hemen ardından rövanşını deplasmanda oynayacağız. Üst üste nasıl kazanırız? Ya da en azından avantajımızı nasıl koruyup tur atlarız? İşte o biraz bilinmezlerde kalıyor. Eğer bu turu geçen olursak bir mucize gerçekleştirmiş olacağız.
Özer, Sezer ve Aykut hoca
Aykut bu takımın sağını solunu düzeltti. En sıkıntılı dönemlerinde Fenerbahçe’ye takım olarak gurur verecek bir tabloyu yarattı. Ama o da o kadar şanssız ki.. Geçen sezonun şampiyonluğunu bile rahat ve huzur içinde yaşayamadı. Bazı futbolcularında da çatlak sesler çıkmaya başladı. Özer kardeşimiz “Ben bu takımda garanti oynamalıyım” serzenişleriyle Aykut Hocası’na mesajlar yolamaya başladı. Adama sormazlar mı; “İyi oynadığında oynatılmadın mı?” İki arada bir derede bir maç oynuyorsun sonra yoksun. Sezer’e gelince, “Sen neredesin be kardeşim?” Zoraki formayı sırtına geçirip sahaya çıkıyorsun, var mısın yok musun belli değil. Artık sarıl bu formaya, çık ortalık yere. Beklenen Sezer ol. Bu kadar kısa dönemde büyük bir transfer olarak gelmiş bir adamın sahada varlığını görmek istiyoruz. Hem Sezer hem Özer Fenerbahçe’deki 11’in içinde olmalı. Aykut’un arzu ve isteğiyle değil, onlar performaslarıyla formanın sahibi olmalılar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.