Yolumuz açık olsun
Bugün sizlerden zahmete katlanmanızı bekleyeceğim. Yazımın bu ilk paragrafında soracağım sorunun üzerinde -öyle çok fazla değil- sadece beş dakika düşünmenizi istiyorum: Bugünden dört yıl sonra... Halkoyuyla ilk cumhurbaşkanımızı seçmişiz... Meclis seçimle bir kez daha kendini yenilemiş... Acaba ülkemiz ne durumda? Bugünle mukayese ettiğinizde, o gün, kendinizi daha mutlu, daha müreffeh ve daha gururlu mu hissedeceksiniz, yoksa tersi mi?
Düşündüyseniz yazıma devam edebilirsiniz...
Türkiye bugün tam bıçak sırtı bir durumda. Doğru kararlar alınabilir ve cesaretle uygulanabilirse şu anda ‘ateş topu’ olarak kucağında bulduğu çetin sorunların üstesinden gelebilir. Kolay olmasa, zorlansa da sorunlarını çözme potansiyelini elinde bulunduruyor ülkemiz.
Unutmayın: Bütün engellere rağmen halkın yarısını kendisine oy vermeye ikna edebilmiş güçlü bir iktidar var... Cumhurbaşkanı mahkeme duvarı suratlı değil, halkın içinden, onlarla aynı değerleri taşıyan biri... Başbakan kendi ülkesinde popüler olduğu gibi, çok geniş bir coğrafyanın da gözleri üzerinde... Halkın oylarıyla oluşmuş Meclis’te bütün eğilimler temsil ediliyor... Etrafımızda pek çok ülke ya siyaseten ya da ekonomik açıdan ciddi krizlerle karşı karşıya olduğu halde ülkemizin ekonomisi G-20 toplantısında ‘göz kamaştıran örnek’ olarak sunuluyor...
Kamuoyu yoklamaları, ‘vatandaşları geleceğe en olumlu bakan’ ülkelerden biri olduğumuzu gösteriyor...
Muhtemelen sizler de üzerinde düşünmenizi istediğim “Dört yıl sonra nasıl bir Türkiye?” soruma umutlarınız eşliğinde olumlu bir cevap vermişsinizdir. Ne zaman benzer bir soruyla karşılaşsam benim cevabım da olumlu oluyor.
Ancak yine de ‘bıçak sırtı’ durumunu bir türlü aklımdan çıkaramıyorum.
Güney Amerika’da Arjantin birkaç kez gitti-geldi sözgelimi... Bir ara dünyanın öndegelen on ekonomisi arasında sayılırken bir dizi yanlışlar sonrasında hızla konumunu kaybetmişti; sonra birden kendine gelip toparlandı ve bugün şaşaalı günlerine yeniden kavuşma çabasında.
Biz de, 10 yıl önce olduğumuz gibi, umutların suya düştüğü, içine kapanık, dışarıda saygınlık uyandırmayan, ekonomisi sorunlu bir ülke haline kolayca gelebiliriz...
Allah saklasın, ama sarsıntılar ve dalgalanmalar yaşanan dönemler her türlü ihtimale açıktır; çıkışlar daha sarp, inişler ise daha kolaydır.
Yarınımızın nasıl olacağı bugün ne yapacağımıza bağlı: Halktan aldığı güveni hükümet nasıl, önceliği kimlere, hangi icraatlara vererek değerlendirecek? Temsil kabiliyeti yüksek Meclis bu özelliğini yeni anayasa yapma fırsatını değerlendirmek için kullanacak mı? İktidarın kararlılığı karşısında güç yitiren muhalefet partileri bunun sebebini doğru tespit edip telâfisi için söylem/eylem değişikliğine gitmeyi göze alabilecek mi?
Tabii bir de ‘terörümüz’ var. ‘Sayın terörist vatandaş’ namlarına mücadele yürüttüğü iddiasında olduğu halk kesimleriyle ters, ülkenin geleceğini karartmaya kararlı bazı odaklarla yanyana düştüğünü fark edecek mi? Bugünün dünyasını ve o dünya içerisinde bugünkü Türkiye’nin yerini doğru okuyup kendisine bırakılan çıkış yolunu kullanacak mı?
Ha, ne dersiniz, bunlar olacak mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.