Kağıt para, enflasyon ve ödeme
Eski zamanlarda piyasada hem geçerlik ve tedavül (revaç), hem de kıymet bakımından farklı paralar bulunurdu. Mesela adına dinar denilen birkaç çeşit para, keza dirhem denilen birkaç çeşit para bulunabilirdi. Böyle paraların kullanıldığı piyasada "şu kadar dirheme" diyerek bir akit yapıldığında ödemenin hangi dirhem ile yapılacağı bir problem teşkil etmiş ve "değerleri farklı ise ödeme en çok tedavül eden dirhemle yapılır, değerleri farklı değilse borçlu dilediği çeşit ile ödeme yapabilir" gibi formüller ileri sürülmüş, değer ve tedavülden hareketle belirleme mümkün olmazsa akit fasid olur denilmiştir.
Günümüzde bir ülkede kullanılan devletin resmî parası olduğu ve bunun birimle ifadesini karşılayan miktar da şu veya bu bakımdan farklı bulunmadığı için eskilerin karşılaştığı problem söz konusu değildir. Ancak bugün de enflasyon vardır; belli bir miktar üzerine yapılan akitten bir müddet sonra o miktarın alım gücü düşmekte, eşit alım gücünü bulmak için daha fazla miktar ödemek gerekmektedir. Borçlanılan miktar ile zamanı gelince ödenen miktar rakam bakımından farklı, alım gücü bakımından eşit olunca "bu rakam farkının faiz olup olmadığı" konusu bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır ki, bana sorulan soru bunun bir örbeğidir. Bu problem akdin mevzûu ve bedelin belirlenmesi ile de ilgili bulunmaktadır.
İmam Ebû Yûsuf'un yaşadığı çağda (ö.182/798) gümüş para karşısında bakır ve diğer değersiz madenlerden yapılan para (fils, mangır) değer kaybettiği için benzer problem tartışılmış, Ebû Yûsuf ödemenin, akit yapıldığı zamandaki kıymet (paranın o gün alabildiği gümüş miktarı) üzerinden yapılması gerektiğini ileri sürmüş, Hanefîler de bu içtihada göre fetvâ ve hüküm vermişlerdir. Bu içtihadı günümüzün problemine uyguladığımız zaman, değerini artık altın ve gümüşten almayan paranın, değer kaybını, ilan edilen enflasyon nispetlerinin ortalamasına göre hesaplayıp, ödemeyi böyle yapmanın faiz olmayacağı, aksine alacaklıya hakkını ödemek ve borçtan kurtulmak için geçerli bir yol olduğu ortaya çıkmaktadır. Buna göre A, B'den yüzbin lira ödünç almış, yahut B'ye, yaptıkları bir peşin ödemeli satım akdi sonucu yüzbin lira borçlanmış, borcunu da bir yıl sonra ödeyebilmiş ise, ödeyeceği miktarı bulmak için o yılın enflasyon nispetlerine bakılır; ortalama enflasyon %40 ise borçlu yüz kırk bin lira ödeyecektir. Bu ölçü aynı zamanda mevzûun ve ödenecek miktarın belirlenmesinde de işe yarayacaktır; çünkü ödeme vasıtasının (paranın) değeri değişse dahi –satın alma gücü bakımından- eşit değeri belirleme ve ödeme için bir yol bulunmuş olmaktadır
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.