Hem demokrat hem militarist olmanın dayanılmaz hafifliği
İstanbul Bilgi Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi ve KONDA işbirliği ile gerçekleştirilen "Türkiye'de Silahlı Kuvvetler ve Toplum" araştırmasının özet sonucu şöyle açıklandı:
"Hem demokrat hem de militarist... Kafası karışık bir toplum: Türkiye"
Bu kafa karışıklığını saptamak için "27 ilin 106 ilçesine bağlı rasgele yöntemiyle seçilmiş 154 mahalle ve köyde 2775 kişi ile yüz yüze görüşülerek gerçekleştirilen araştırma"nın yapılmasına gerek var mıydı acaba?
Her Türk bu kafa karışıklığı gerçeği ile yaşamının her safhasında yüz yüze gelmez mi zaten?
Ben bu gerçekle en çarpıcı biçimde Hukuk Fakültesi'ndeki birinci yılımda, 1960'ta yüz yüze gelmiştim.
Deli böyle olur Öğrenci
derneklerinin seçim yarışı sırasında, bir öğrenci lideri siyasi konumunu bana şöyle açıklamıştı:
- Ben sosyalistim... Üstelik nasyonal sosyalistim!
Hani adamın biri bir deliyi tarif ediyormuş arkadaşına...
- Uzun boylu ve kısa, sarışın ve esmer, zayıf ve şişman, diye anlatmış. Arkadaşı şaşkın "Hem uzun hem kısa, hem sarışın hem hem esmer, hem zayıf, hem şişman olunur mu" diye sormuş.
Adam gülmüş,
- Deli dedik ya, demiş.
Aynı dönemde İstanbul'un şimdi rahmetli olmuş ünlü belediye başkanlarından biriyle, 1961 Anayasası ertesinde gündeme oturan "Sosyalizm"in Türkiye'de olup olamayacağını tartışıyorduk.
O ünlü belediye başkanı konuyu şöyle noktalamıştı:
- Türkiye'ye sosyalizmi ben getirdim ve gerçekleştirdim bile... İstanbul'daki ilk sosyal meskenleri yaparak bunu gerçekleştirdim! Daha sonraki yıllarda her adımda kafa karışıklığının yansımaları karşıma çıktı.
Çağdaş Beethoven
Örneğin en berrak kafalı siyasetçilerimizden biri olan Süleyman Demirel'in bile 28 Şubat post-modern darbesi döneminde Cumhurbaşkanı olarak 9'uncu Senfoni'yi dinledikten sonra "İşte çağdaş uygarlık" dediğini de duydum.
1827'de vefat eden Beethoven'in senfonisi yerineSchoenberg'in (ölümü 1954) veya Stravinski'nin (ölümü 1971) yapıtlarına "çağdaş" diye yaklaşsaydı, kafa karışıklığına herhalde örnek olmazdı bugün.
Aslında yaşamımızın her aşamasında karşımıza çıkan kafa karışıklığımızın bir devlet politikası olarak benimsendiği 28 Şubat post-modern darbesi dönemi, sadece Demirel'i etkilemedi ki...
Örneğin şeriat tehlikesini önlemek için, hem militarizmin hem de faşizmin rüzgârlarının esmesi de bir kafa karışıklığı değil miydi?
Yüksek hâkimleri Genelkurmay salonlarında toplayıp onlara "hazır ol" çektikten sonra brifinglerle talimat vermek, "Atatürk Devrimleri'nin korunması" olarak sunulmamış mıydı?
Çeşitli kafa karışıklıkları
Humeyni İran'ı gibi olmamak için, Mussolini İtalya'sı gibi olmanın, kafa karışıklığından başka izahı bulunabilir mi? "Hem demokrat hem de militarist... Kafası karışık bir toplum: Türkiye" sonucuna varılan araştırmaya dönersek...
Araştırmadaki "Türkler asker millettir" ifadesine yüzde 73.5 oranında "katılıyorum", yüzde 12.9 oranında "kısmen katılıyorum", yüzde 11.2 oranında ise "katılmıyorum" cevabı verilmiş.
Araştırmacılar bu 2755 kişiye "Vicdani ret ifadesi hakkında herhangi bir bilginiz, duyumunuz var mı" diye sormuşlar. Bu soruya yüzde 78.8 oranında ''hayır", yüzde 18.2 oranında ise "evet'' cevabı alınmış.
Buna karşı "İnançları nedeniyle askerlik hizmetini vicdanen reddedip, askere gitmemek bir tercih olmalı mı" sorusuna yüzde 81.8 oranında "hayır", 13.6 oranında da "evet" cevabı alınmış.
Görüldüğü gibi hiç bilgisinin bulunmadığı bir konuda bile tutum sahibi olmak, kişideki kafa karışıklığının en somut kanıtı olabilir.
Veya otoyollardaki "Güvenlik şeridi"ni "Hızlı geçiş şeridi" olarak kullananların davranışlarını, kafa karışıklığına değil de onların "Açıkgöz utanmazlar" olmalarına mı bağlamalıyız?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.