Her uygunsuzluğa "Normal" demeye alışmıştık...
Ahlak dışı yahut yasa dışı olsa da her şeyi normal görmeye alışmışız ki şimdi bu olgulardan bazılarının adliyelik olması bazılarımızı öfkelendiriyor.
Örneğin adamın biri kalkıp önüne gelene hakaret ediyor, aşağılıyor.
Bakıyorsunuz bazılarımız "Olur böyle şeyler, Amerika'da da böyle adamlar yok mu" diye bu adamın davranışının normal olduğunu savunuyor.
Trafikteki kural dışılıklar zaten milli geleneklerimizin parçası olarak algılanmakta.
Siz otoyolda ağır ilerleyen araçların akışına uyarken, birileri tercihli yoldan vızır vızır geçiyor ve bunlara sizden daha zeki sürücülerin normal davranışları olarak bakıyorsunuz.
Hatırlarsınız... 1977 seçimlerinde CHP gereken çoğunluğu alamayınca rahmetli Ecevit "Güneş Motel Hükümeti"ni kurmuş ve kendisine destek verecek 12 rakip parti milletvekilini de bakan yapmıştı.
O zaman da kimse bunu "Şike" olarak yorumlamamıştı.
Şike de normal değil mi?
İktidarı elde etmek maç kazanmak gibi bir şeydi ve karşı takımın (ya da karşı partinin) oyuncularına "Teşvik primi" olarak bakanlık vermek sanki normaldi.
Önemli olan bu maçta şikeyi sizin takımın mı (ya da sizin tuttuğunuz partinin mi) yapıp yapmadığı değil midir?
Şimdi gündemde olan "Reyting soruşturması"na ilişkin iddialar doğruysa, aslında bunlar da normaldir.
Siz istediğiniz kadar izlenebilir bir televizyon dizisi yapın.
Önemli olan bunun gerçekten yüksek oranda izlenmesi değildir ki.
Yaptığınız binaya bir kaçak kat çıkamadıktan sonra inşaatçılığın tadı olur mu?
Zaten yüksek olan izlenme oranına 2-3 reyting payını da kaçak kat olarak eklemezseniz, işin ne tadı olabilir ki?
Yazın kıyılarda dolaşan ve dünyaca ünlü markaları taşıyan teknelere, yatlara bakın.
Onlara bile birer kaçak kat çıkıldığını görebilirsiniz.
Darbe de normaldi...
Demokratik siyasete askeri veya bürokratik müdahalelerin yapılmasını da bu şekilde normal karşıladık.
Şimdi bu müdahalelerin planlayıcılarının yargılanmasını da bazılarımız "Ne olmuş yani, darbe mi yapmışlar ki, sadece planlamışlar darbeyi" diye eleştirmiyor muyuz?
Musluklarından başka her yerlerinden su akan kamu binalarının yapılması da normal değil miydi, deprem fobisine kadar?
"Depremde ayakta kalabilecek okul sayısı çok az" içerikli haberler bizi şaşırttı mı sanki?
Faili meçhul cinayetlerde kamu görevlilerinin isimlerinin geçmesi de, aynı şekilde bir nevi malumun ilamı olarak algılandı ve kimseyi şaşırtmadı.
Demokrasiyi kararttık
Susurluk kazası ertesinde böyle durumların normal karşılanmaması gerektiğini düşünmüş ve sivil toplum olarak evlerimizdeki ışıkları yakıp söndürmeye başlamıştık.
Ama 28 Şubat post-modern darbesini yapanlar raydan çıkma eğilimi gösteren sivil toplumu uyardılar ve seçilmiş hükümetin ışığı söndürülerek "Devletin de rutin dışı işleri olabilir" anlayışı yeniden normal görülmeye başlamadı mı?
"Almanya'da suç oranı düşüktür, çünkü Almanya'da suç işlemek yasalara aykırıdır" diye alay ederler Fransızlar Almanlarla... Almanlar da "Fransızlar saçın beyazlanmasına karşı çözüm olarak giyotini icat ettiler" diye iğnelerler Fransızları. Acaba bizim için bu tür nasıl iğnelemeler üretilebilirdi?
Özeleştiriler...
Biz bunu zaten özdeyişlerimizle ve atasözlerimizle kendimiz için yapmamış mıyız?
- Benim sakalım yanıyor, sen sigaranı yakmak istersin...
- Ben ölü yıkayıcıyım, ister cennete gitsin ister cehenneme...
- Beni sokmayan yılan bin yıl yaşasın...
- Üzümü ye bağını sorma...
- Ben eşek olduktan sonra semer vuran çok olur...
- Baz bazla, kaz kazla, kel tavuk topal horozla...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.