Silah fabrikalarımı kimler havaya uçurdu!
Nuri Killigil kimdir bilir misiniz? Azerbaycanı İngiliz ve Rus destekli Ermeni işgalcilerin elinden kurtaran, Kafkas İslam Ordusu Komutanı, Birinci Dünya Savaşında tek ileri harekatı gerçekleştiren, Enver Paşanın kardeşi Nuri Paşadır!
Mondros Mütarekesi sonrasında silahını bırakıp Almanyaya yerleşir, 1938de Türkiyeye dönüp Zeytinburnunda kurduğu fabrikada mutfak eşyaları üretimine başlar. Ama fabrikada yarı otomatik 9 mm.lik tabanca ve mermi üretmektedir aslında. Türk Ordusu tabancaları çok beğenir ve siparişler birbirini kovalar. Nuri Killigil, fabrikayı Sütlüceye taşır, çünkü gerçek anlamda bir savunma sanayi kurmaktır amacı. Sütlüceye taşındıktan kısa bir süre sonra, ordunun havan topu, mermisi, piyade tüfeği mermisi ve kapsül ihtiyacını karşılamaya başlar. Sırada top, top mermisi, ufukta da tank vardır.
İşler yolundadır. Nuri Killigil, mühendis arkadaşları ve teknisyenleriyle birlikte gecesini gündüzüne katarak çalışmaktadır. Derken Mısırdan yüklüce bir sipariş alır. Siparişi teslim edince gelecek parayla top ve top mermilerini devreye sokmayı tasarlamaktadır. Yani Türkiyede ilk savunma sanayinin temelleri Sütlücede, gerçekten de atılmaktadır! Mısırdan gelen siparişe bir de Ürdünden piyade mermisi, 9 mmlik tabanca ve kapsül istekleri eklenir.
Tam bu sırada, 1948 yılında kurulan İsrail Devletiyle Mısır ve Ürdün arasında yer yer çatışmalar başlamıştır. Nuri Killigilin bunlarla bir ilgisi yoktur elbet; o aldığı siparişleri yetiş
tirmeye çalışmaktadır. Ancak, 2 Mart 1949 tarihinde İstanbul müthiş bir patlamayla sarsılır. Laf aramızda, 1949 yılı Türkiyede gerek uçak sanayinin gerekse de savunma sanayinin köküne kibrit suyu ekilmesinden dolayı ilginç bir yıldır! Neyse, patlama, Sütlücedeki fabrikanın kimyahanesinde olmuştur. Alevler cephane deposuna sıçrar, mermiler, yani Türk ordusuna, Mısır ve Ürdüne gidecek piyade havan mermileri yanmaya ardından da patlamaya başlar. Nuri Killigil fabrikadadır. Ve feci bir biçimde, 26 arkadaşıyla birlikte yanarak ölür. Patlamalar sabaha kadar sürer. Ertesi gün kara dumanlar Galatadan görülmektedir. Polis yanmış fabrikanın çevresini kordon altına alır. İçişleri Bakanı Ankaradan gelir apar topar ve soruşturmanın başına geçer. Ama hiçbir sonuca ulaşılamaz.
Patlamaların siyasi bir sabotaj olduğu söylentisi yayılır. Soruşturmanınsa örtbas edildiği fısıldanmaktadır. TBMMde bazı milletvekilleri hükümete soru önergesi vererek, fabrikanın nasıl ve kimlerce havaya uçurulduğunun açıklanmasını ister. Ve 23 Martta kapalı celsede Başbakan kürsüye gelerek açıklamalarda bulunur; ne anlattığıysa bu gün bile devlet sırrıdır!
Nuri Paşanın yanmış birkaç parça giysisi bulunur ancak. Ve bunlar bir tabuta konarak toprağa verilir. Fabrika bir daha açılmamak üzere yanmış, kül olmuştur. Üretilen tabancalardan biri, Nuri Paşanın varislerince Harbiye Askeri Müzesine teslim edilir; bu gün yolunuz düşerse silahı orada görebilirsiniz. Uçak sanayinin ardından savunma sanayimizin temel taşı da un-ufak edilip toprağa gömülmüştür. Neden?
İşte geçmişimiz sorgulayalım derken bunlardan söz ediyorum. Bize yutturulan palavraları bir yana bırakıp, büyük çoğunluğu sır perdesiyle örtülü yakın geçmişimizi iyice araştırmaz ve öğrenmezsek geleceğe güvenli adımlarla yürüyemeyiz arkadaş.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.