Kimse niye Seydibeşir soykırımından söz etmez?
Sözde Ermeni Soykırımını duymayan kalmadı da, merak ediyorum acaba duymuşluğunuz var mı Seydibeşir Kuveysna Osmani Useray-ı Harbiye Kampı Soykırımını? Nasıl duymazsınız yahu! Filistin Cephesinde, Birinci Dünya Savaşında İngilizlere esir düşen 16. Tümenin 48. Alayına bağlı 15 bin Osmanlı askeri bu kampta, salt Türk oldukları için öldürüldü!
Kamp komutanları İngilizdi. Çevirmenleri, yani esirlerle konuşmalarını sağlayanlarsa Ermeni. (Bknz: Sterilized in Tar Cauldron (Katran Kazanında Sterilize.) Yayıncı: Image Publications. Yazan: Asteğmen Karamanlı Ahmet Efendinin anılarından Ahmet Duru. Yayın Tarihi 2004)
Efendim, Birinci Dünya Savaşında 150 bin askerimiz esir düştü. Bunların bir bölümü Mısırda, İskenderiye yakınlarında Seydibeşir Usare Kampına yollandı. Ve askerler 12 Haziran 1920ye kadar, bu kampta, Nazilerin çirkef ırklar diye adlandırdığı Yahudi, Roman, Slav ve de Hitler karşıtı Almanlara, yirmi küsur yıl sonra uygulayacağı işkencenin beterini yaşadı inleye inleye, çığlıklar atarak da ruhunu teslim etti.
Karamanlı Asteğmen Ahmet (Altınay) Efendi kamptan sağ kurtulabilen üç beş kişiden biriydi: Savaş bitti dediler. Ama ölenlerin dışında kimsenin kamp dışına çıkmasına izin vermedi İngilizler. Çünkü Ermeni tercümanları beynini yıkamıştı İngiliz subayların. Bundan sonra çıkacak savaşta sizi doğrayacaklar; hem de burada tutuğunuz askerler! Buna inanan İngilizler de süngülerle dürte dürte askerlerimizi mikroplardan arıtma kazanlarına soktular. Ama sıcak suya Krizol adlı bir ilaç atılmıştı bolca. Ayağını sokan asker acıyla haykırıyordu; cayır cayır yakan Lizolün etkisiyle. Suya kimse başını sokmak istemedi. Bunun üzerine İngiliz askerleri ateş etmeye başladı: Askerlerimiz kurşunlardan sakınmak için diz çöktü, başlarını suyun içine soktu. Başını çıkaran göremiyordu artık; kör olmuştu! Böylece 15 bin askerimiz kör oldu, ardından da öldü...
Bu vahşet 25 Mayıs 1921 tarihinde TBMMde gündeme getirildi. Milletvekilleri Faik ve Şeref Beyler, Mısırda 15 bin askerimizin önce kör edilip sonra öldürülmesinin İngiliz Hükümeti katında dile getirilmesini, suçluların cezalandırılması için girişimde bulunulması gereğini belirtti. Devlet yeni, hükümet yeni, meclis yeniydi. Bu soykırım unutuldu, bir kaç kez daha konuşulduktan sonra.
İngiliz subaylarını yalan yanlış çevirilerle askerlerimizin aleyhine zehirleyen Ermeni çevirmenlerdi. Bunu ben söylemiyorum; dönemin Batılı diplomatları söylüyor. Örneğin ABD Lübnan Konsolosu Hull. Bu adam, 1911-1917 yılları arasında İstanbulda görevliydi. İstanbuldaki ABD Elçiliğinde çalışan Baştercüman Arşak Sıkamavonyanı, Washingtona şikayet etmişti: Babıalinin sözlerini sürekli çarpıtıyor. Hemen bütün Elçiliklerde Ermeni çevirmenler çalışıyor. Alman meslektaşım örneğin, bu çevirmenlerin her şeyi abarttıklarını, yanlış çeviriler yaptıklarını, her fırsatta Türkleri yerin dibine soktuklarını söyledi. (Guenter Lewy: Osmanlı Türkiyesinde Ermeni Katliamı: Tartışılır Bir Soykırım. 2005). İğneleri de çuvaldızları da kendimize batırmaya neden bu kadar meraklı sözde aydınlarımız? Çuvaldızı batıralım kendimize ama lütfen bir küçük iğneyi ayıralım ve 15 bin şehidimize rahmet dileyelim Allahtan.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.