Fehmi Koru

Fehmi Koru

Bir yanlışlık yapıldıysa nerede?

Bir yanlışlık yapıldıysa nerede?

Ben de çocuklarında en mükemmeli arayan, bunun için de onları zorlayan bir babayım, ama nerede duracağımı da bilirim. Aşırı zorlama her zaman beklenen sonucu getirmeyebilir; hatta çoğu kez getirmez de...

Sonucu hepimizi isyanlara sevk eden Hrant Dink davası boyunca gözlemlediğim bir gerçek, karar sonrasında iyice görünür hale geldi: Davayla yakından ilgilenenler, sonuç almada en fazla baskıyı iktidar üzerinde uyguluyor, beklediklerini siyasi sorumluları zorlayarak elde etmeyi amaçlıyorlar...

Mahkemesi beş yıla yakındır süren olayla ilgili akla ziyan karar sonrasında da durum değişmedi; faturanın ağırı siyasi iktidara çıkarıldı...

Herhalde siyasilerin ihmalleri, yapabilecekken uzak durduğu yönlendirmeleri olmuştur; olmasa o kadar insan suçlayan parmağını tek adrese doğrultmazdı. Ancak neredeyse tek suçlu olarak siyasileri göstermek de âdil bir davranış değil.

Türkiye gibi at izinin it izine karıştığı, çetelerin nelere kadir olduğunun her gün yenileri ortaya çıkan toplu mezarlardan anlaşıldığı, yüzlerce kişinin demokrasiyi kesintiye uğratmak ithamıyla yargı karşısına çıktığı bir ülkede, siyasilere bu kadar yüklenmek, adalet arayanların beklentilerinin aksine de çalışabilir.

Gücü olanlar, sırf hükümet zor duruma düşsün, iktidarla destekçileri arasına kara kedi girsin, hayal kırıklıkları yaşansın diye bile mahkemeleri yanlış üzerinde ısrara sevk edebilirler. Şu birkaç gündür çıkan manşetler ve yapılan yorumlar neye ve kimlere yarıyor, hiç düşündünüz mü?

Evet, Hrant Dink’in hayatı boyu uğruna mücadele ettiği gerçekleri inkâr etmiş, demokrasiden tiksinen çevrelerin işine yarıyor...

Keşke sürecin başından beri ismi bir biçimde geçen asker, polis, istihbaratçı ve sivil bürokrasiden devlet memurlarının ifadelerinin alınması yolundaki -varsa- engelleri kaldırsaydı siyasi iktidar; keşke kendi soruşturmalarını yargılama sona ermeden tamamlayabilseydi...

Ancak aynı türden keşkeleri -hiç değilse bugünden geriye bakarak- farklı biçimde de sıralayabilecek durumdayız: Keşke kamuoyunun bütün dikkatinin mahkeme süreci üzerinde yoğunlaşmasına önem verilseydi; keşke siyasileri suçlama eksersizleri çok önceden başlamasaydı... Davada beklenenin gerisinde çıkacak her sonucun iktidar partisinden hesap sormaya yöneleceği bu kadar belli edilmeseydi keşke...

Öyle bir durumda ne olabilirdi sorusunun cevabını elbette bilmiyoruz; ancak öyle olmadığı bir durumda ortaya çıkan tablo da ortada: Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın, iktidarın önemli isimlerinin yakından ilgilendiğini belli ettiği, aileyle görüşülerek konuya ihtimamla yaklaşıldığı halde, mahkeme, süreci baştan beri takip edenleri hayal kırıklığına uğratan bir karar alabildi.

Savunma avukatı, hatta mahkemenin bir üyesi bile alınan karardan şaşkın görünüyor.

Davaya taraf olanların iyi niyetlerini sorguluyor değilim; hatta “Böyle olmasaydı ne olurdu?” diye sorduğuma bakmayın, yüreklerinin derininden gelen hislerin peşine düşerek tatmin edici bir sonuç almak için çırpındıkları her şeyi, sevenlerinin yerinde olsam, muhtemelen ben de yapardım. Ancak sonunda da kendimi şimdi yaptığım gibi sorgulayarak...

Süreç henüz bitmedi; bu defa sonuç almaya bakmalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fehmi Koru Arşivi