Türkiye üzerine oyunlar
İstanbulun iki yakasını birbirine bağlayan ilk köprünün 40. yılı yaklaşmış; bir yıl sürecek bir bakımdan geçmesi gerekiyormuş... 3. Köprü projesinin ihale sürecine aceleyle gidilmesinin sebebi buymuş: Boğaziçi Köprüsü yeni köprü hizmete girdiği yıl bakım için kapatılacakmış...
Akıl iyi, ama tutmadı. Öncesinde çok sayıda yerli-yabancı firma heveslendiği halde ihaleye katılan olmadı. Maliyet yüksekmiş, yabancı bankalar fazla istekli görünmemişler. Hükümet, Biz de kendi imkânlarımızla yaparız diyesiymiş...
Konu görüşülürken Türk siyasi hayatını ders olarak da anlatan bir dost, sadece benim duyacağım biçimde, İsrail parmağı deyiverdi.
Ortalık tenhalaşınca tezini anlattı: İsrail bölgeyle ilgili planlarında şu ana kadar başarılı oldu. Başarısız göründüğü noktalar bile aslında başka yönden bakıldığında başarılı. Irak güçlü bir devletti, artık gücü yok... Libya güçlü bir devletti, artık gücü yok... Mısır güçlü bir devletti, hâlâ gücü var, ama kendi içiyle meşgul... Bir de İranı güçsüzleştirebilirse hedefini büyük çapta gerçekleştirmiş olacak İsrail dedi dostum...
Komşumuz İranı dize getirme işini de outsource etme niyetindeymiş İsrail; yani kendi elini pisletmeden başkalarına gördürme niyetinde... ABD ile Türkiyeden bekleniyor, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin de desteğiyle dedi...
Gözümün dört açıldığını tahmin edebilirsiniz.
Suudi Arabistan ile İranın arasını açmayı amaçlayan bir tezgâhı yazdığım için hatırlayacaksınız. Amerikan istihbaratı İrandan yıllar önce göç etmiş, ikinci el araba alıp satan, eşi Amerikalı, kendisi de Amerikan vatandaşı birini tutukladı. Güya bu kişi Kudüs Gücü komutanıyla temas halindeymiş; ikide bir telefonla konuşup talimat alıyormuş. Son gelen talimat Suudi Arabistan Büyükelçisini öldürt; gerekirse Meksikalı suikastçı kirala imiş...
Kimse bunu yutmadı, ama o gün bugündür Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri medyası iddiayı destekleyen yayınlarını sürdürüyor.
Bu hafta dikkatimizi vereceğimiz onca konu varken bazı gazeteler Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı gibi aydınları öldüren İran-kökenli Kudüs Gücü örgütünün yeni suikastlar için Türkiyeye militanlarını gönderdiği haberini verdi. Derhal İsrail basınında da yankısını buldu bu haberler...
Mumcu, Üçok ve Kışlalıyı öldürenlerin öyle bir örgütle irtibatlı olduğuna dair yayınları hatırlıyorum. Ancak her üç eylem de, ne yönden bakarsanız bakınız, ülkemize-özgü bir örgütün parmak izleriyle dolu. Belli ki, birileri, geçmişte ortalığa salınan dezenformasyon malzemesini, bu defa Türkiye ile İranın arasını açmak için yeniden kullanma kararına varmış...
Dezenformasyon olması tehlike bulunmadığı anlamına gelmiyor; tam tersine, öncesinde bu tür yalan haberlerle ortam hazırlayanlar hemen ardından kirli eylemlerle ortalığı karıştırabilirler. Mumcu, Üçok ve Kışlalı suikastları öncesinde bugünkü gibi yalan haberler ortamı zehirlemişti...
Rahatsızlığımı paylaştığım bilgisine güvenilebilecek bir başka dostum ABD seçimlerine dikkatimi yönlendirdi. Ona göre, Barack Obamanın ilk dönemi İsrail açısından olağanüstü verimli geçmiş; bu sebeple Lobi Obamayla bir dönem daha kararındaymış... Amerikan halkı daha çok ekonomik sebeplerle oy kullanıyor, Obamanın ekonomi performansı iyi değil. Nasıl kazanabilir ki? soruma gülerek cevap verdi dostum: Karşısına kazanabilecek aday çıkartmayarak...
Cumhuriyetçi Partiden (CP) adaylık koyanlar çok hafif sikletmiş, dostumun dediğine göre...
Teksas Valisi Rick Perry Türkiyeyi rencide eden sözler sarfetti ya, öteki CP adayları da önümüzdeki dönemde Türkiyeyi hedef alan kırıcı sözler sarf edebilir... Her birinin danışmanlar kurulunda Türkiyeye diş bileyen Neo-Çılgınlar var... Mitt Romneyin dış politika danışmanı kim, biliyor musun? Eric Edelman... Bu da aynı dosttan...
Söyleyeceğini söyledikten sonra bu defa o bana bir soru yöneltti: Acaba Ankara bu gelişmelerin farkında mı?
Herhalde farkındadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.