Arabayı devirmemek kabahat oldu
İki kişi birden söyleyince laf ciddiyet kazandı... Rasim Ozan Kütahyalı, geçen günkü yazısında "eski Türkiye'ye dönüş için çılgınca bir zorlama olursa bu iç savaşa kadar gider" dedi. Sonra da ekledi: "Cebir ve şiddete dayalı zorlama halinde kazanacak taraf bellidir ama sonuç olarak Türkiye'ye elli yıl kaybettirir."
Öte yandan, daha düne kadar kendisine ağız dolusu küfür edenlerin şimdi iktidarla papaz olunca hemen kucak açtıkları, hatta tepelerine çıkardıkları (tam sayfa ayırmışlar!) Mehmet Altan, "cami ile kışla savaşında kanlı bir gelecekten korkuyorum" diyor... Bunu da zevkle yazıyorlar.
Tercüme edelim: Ordu gene bir darbe yapmaya kalkarsa bu sefer silahlı direnişle karşılaşır. Bu sefer artık Yeltsin gibi tankın üstüne çıkacak birileri vardır. (Dindarlar, sıkıyı görünce kaçacak delik arayan "solcular" gibi pısmazlar.) Çok kan dökülür, iç savaşı elinde uçağı, tankı ve topu olan bürokrasi kazanır ama memleket de biter.
Her anlamda elli yıl önceki düzeyine geri döner.
Bu hengameden de "bağımsız bir Kürdistan" çıkar mı? Çıkabilir.
Kaldı ki, böyle bir iç savaşta hiçbir yabancı ülkenin dindarlara para ve silah yardımı yapmayacağını varsayıyoruz ki, pek akla yakın değildir. Ayrıca ordunun bölünmeyeceğini varsayıyoruz ki, o da tartışmalıdır.
Böylece, manyakların elinde çılgın serüvenlere atılacak bir bürokrasi, kendi çocuğu olan Türkiye Cumhuriyeti'ni gene kendi elleriyle öldürmüş olur.
Zaten bunu gördüğü için PKK örgütü de AKP'ye düşmandır. PKK için en güzel çözüm Türk faşistlerinin, yani "kankalarının" iktidara gelmeleridir!
Bu durumda "liberal aydınların" hükümeti eleştirerek desteklemek yerine onunla papaz olmaları ne kadar akılcı bir davranıştır, onu da Cihangir kahvehanelerinde bit kıran entellerin tartışmasına açıyorum...
Rasim Ozan "kanlı bir gelecekten" korkmuyor, bu ihtimalin "sıfıra yakın" olduğunu söylüyor.
Mehmet Altan ise, iş ve para kaybetmenin hıncıyla, yangına körükle gidiyor. O yangının asıl, ağabeyinin "Kürtler gitmek istiyorlarsa bırakalım gitsinler" tavrı hayata geçirilirse parlayacağını göremiyor. "Arabayı devirmek istemeyenleri" arabayı uçuruma itmemekle suçluyor.
Eski Türkiye'den yeni Türkiye'ye geçiş sancılı oldu, başka türlüsü de beklenemezdi.
On yıla yayıldı, belki bir on yıl daha alacak.
Mehter adımlarıyla ilerliyor ama ilerliyor.
"Acilcilerin" durumu da, 1971 yılında "iki banka soyup iki Amerikalı kaçıralım, devrim başlasın" diyen gafil çocukların, korkunç hatalarını faşist ipinde can vererek ödeyen arkadaşlarımızın durumuna benzer... Dolayısıyla, iç savaş ihtimali sıfıra yakın olsa bile, herkesin aklını başına toplamasında sayısız yararlar vardır.
Bunu hem liberal aydınların gereğinden fazla şişmiş egolarına söylüyorum, hem de bütün bu işlerin dışında olup da "iç savaş çıksa da televizyonda 'Rüzgar Gibi Geçti' misali seyretsek" diye bekleşen şaşkınlara... Bir de, kanlı bir gelecekten onlar da korkar gibi yapıp aslında özlemle bekleyenlere...
Çünkü öylesi de var: İç savaş çıkarsa ölmeyeceklerini sanıyorlar!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.