Erbakan Müzesi ile Erbakan Araştırma Merkezine ne dersiniz?
Necmettin Erbakanı yüzyüze ilk tanıdığımda henüz politikaya atılmamıştı. TOBB Başkanı sıfatını taşıdığı 1960lar sonlarında Anadoluda İslâm ve İlim başlıklı konferanslar veriyordu; o kapsamda geldiği İzmirde görmüştüm kendisini...
Konferans metnini kitapçık halinde yayınlama fikri üzerine kendisiyle görüşmem gerektiğinde İstanbulun Fatih semtinde Akdeniz Caddesi üzerindeki apartman dairesine gitmiştim. Siyasi yasaklı günlerini de Ankaranın Aşağı Ayrancı semtinde bulunan Gül Apartmanının bir dairesinde geçiriyordu.
Tanınmış bir profesör ve önemli bir partinin genel başkanı için mütevazı evlerdi ikisi de...
Şimdilerde kopan miras kavgasını, havada uçuşan rakamları işittikçe olan-biteni anlamakta zorlanıyorum. Büyük adamların değerini en az anlayanların ailelerinin fertleriyle o kişiye yakın duran kişiler olduğuna dair tespit geliyor aklıma.
Çocukları ve bir kısım dava arkadaşları hatalı davranıyorlar.
Bu ilk değil; Alparslan Türkeşin arkasından da buna benzer bir olay yaşanmıştı. Paraya kıymet vermez bilinen bir liderdi Türkeş de; ancak vefatı sonrasında yurtiçi ve dışındaki banka hesapları çocukları arasında miras kavgası yaşatmıştı. Mahkemelik de oldular. Kopan gürültü, büyük ihtimalle, saygın kişilerin araya girmesiyle kısa sürede dindirildi.
Mirası üzerine kopan gürültüyü daha baştan bilge kişiliğiyle dindirebilecek yakın dava arkadaşları var Erbakan Hocanın; ancak bir kısmı kendilerini çabucak taraf haline getirdi; araya girseler de sonuç almaları hayli zor.
Alın teriyle kazanılmış gelirlerden mâdâ paralara hükmeden kişilerin mirasları her zaman sorun oluyor bizde. Adam güvenilir bir kişi olduğu için kendisine para teslim edilmiştir; ecel beklenmedik bir zamanda gelince onun üstünde gözükür başkalarına ait para... Ya da, bulunduğu konum gereği kendisine para emanet edilen kişi, emanet parayı sağlığında yerli yerine harcama fırsatı bulamaz... Böyle vakalar çok...
Öyle bir durumda ne yapılmalı?
Siyasi bir hareketin lideri güvenilir bir insandır ve ona bu kişiliği sebebiyle para emanet edilir. Doğru olan, emanet paralar ile kendi gelirlerinin hesaplarının ayrı tutulması, irtihal durumunda şahsi parasının mirasçıları arasında pay edilmesi, emanet paraların ise harcanması beklenen yerlere yönlendirilmesidir.
Devlet geleneğimizde, hükmeden kişilerin şahsi servetleri (Hazine-i hassa) ile devletin kasası arasındaki gibi bir ayrım... Devlet başkanının mirası olmaz esası bu yüzden konmuştur; konumunu işgal etmeyi sürdürdüğü müddetçe elinin altındaki kaynakları serbestçe kullanır devlet başkanı, başka amaçlarla kendisine tahsis edilmiş kaynakları kullanmasına izin verilen lider, vefat ettiğinde, ailesi fertlerine miras bırakmaz...
Vakıf oluşturma geleneği mirasını çocuklarına geçirememe ihtiyacından doğmuştur.
Hocanın mirası medya için ağız sulandırıcı bir konu... Kariyerlerini Erbakan-karşıtlığı üzerinden oluşturmuş insanlarla dolu medyamız. Erbakanın sürdürdüğü mütevazı hayat onlar için rahatsızlık kaynağıydı... Üzerinde kavga çıkacak, çocuklarını birbirine düşürecek çapta bir servet kokusu gözlerini açtı, kulaklarını dikleştirdi.
Peşini bırakmayacaklardır.
Mercümek olayının gündemi meşgul ettiği günlerde bir toplantı için gittiğim Kölnde, Milli Görüşçü samimi insanlarla birlikte olmuştum. Birine, Eh, bundan böyle yemenden keserek Ankaraya para göndermezsin diye takıldığımda aldığım cevap hafızamda dünmüş gibi taze: O benim hiç vazgeçmeyeceğim vecibem demişti yıllarını gurbet elde geçirmiş adam...
O olay pek sarsmadı, ama miras kavgası, davasında samimi pek çok kişinin moralini bozar.
Galiba en ideal çözüm sırf bu amaçla oluşturulacak bir vakıftır; Necmettin Erbakanın nâmını ebediyete kadar sürdürmeyi sağlayacak bir vakıf... Oturduğu ve içinde vefat ettiği Ankaradaki evi Erbakan Sosyal ve İslâmi Araştırmalar Merkezi haline getirilir, İstanbula geldiğinde kalsın diye alındığı anlaşılan yalı da Erbakan Müzesi haline...
Kavgaya gerek yok...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.