Bölgedeki gelişmeler
Dünya yeniden şekillenirken en büyük değişimler bölgemizde yaşanıyor. Daha doğrusu bu değişimler dünyanın diğer bölgelerindeki gibi ekonomik, çatışmasız siyaset gibi araçlarla değil iç isyanlar ve bölgesel çatışma ihtimalleri ile gerçekleşiyor. Açıkcası ben kimsenin demokrasi mücadelesi yaptığını düşünmüyorum, bunu sadece araç kabul ettiğim için asıl hedefleri kestirmeye çalışıyorum. Mesela Suriye’de, Arap Baharı’nı yaşayan diğer ülkelerdeki gibi demokrasi kullanılarak siyasi bir hedefe varılmaya çalışılıyor. Bu nedenle bölgedeki güçleri hedefe varmak için bertaraf edilmesi gereken engeller sayıyor ve bölgede çatışan büyük güçleri ve onların amaçlarını anlamaya çalışıyorum. Bu konuda yazdığım bir makalede şunu söylemiştim: Halk bir dağ gibidir. Duyduğunuz ses onun değil sizin sesinizin yankısıdır. Bu dağda bir yol yapmak isteyen onun engebelerini hesaba katmak zorundadır ve yol bu engebelere göre şekillenir. Ancak yolu yapan dağ değil mühendisler ve onun arkasındaki güçtür.
İran ile İsrail arasındaki düşmanlığa bir sebep bulamıyorum. Eğer İran nükleer silah yaparsa dünyanın büyük güçleri onu kontrol altına alır ve bu silahı kullandırmazlar. Şah döneminde İsrail ile İran sadece dost değil ortaklardı. Halklar aynıydı ve kimsenin inançlarında bir değişiklik olmadı. Yani aynı halklar birbirinin kardeşi gibi de davranırlar birbirlerinin en büyük düşmanı da olurlar. Bunu belirleyen siyasettir. İran ile ABD arasındaki ayrılık İran’ın Çin ile yakınlaşması ve bu ülkenin Ortadoğu’ya giden eşiği olması ihtimalidir. Çözümün şöyle olduğunu düşlünüyorum. İran Rusya’nın dostu olacak ve Çin engellenecektir. Dünyanın birinci doğalgaz rezervine sahip Rusya ile ikinci büyük rezerve sahip İran bu maddeyi kontrol edecek ve Avrupa ile Çin’i kendilerine muhtaç hale getireceklerdir. ABD Ortadoğu’nun petrol yataklarını kontrol edecek ve yeni güç odakları olmaya çalışan Çin ve Avrupa’nın enerji kaynaklarını kontrol edecektir. Yani geçmişte savaşlarla elde edilen üstünlüklere şimdi siyaset ve ekonomi ve bazen terör kullanılarak ulaşılıyor.
İsrail’in İran’a saldırması son derece yanlıştır ve tüm bölgenin İran’ın yanında yer almasına neden olur. En doğru yol olarak İran’daki iktidarın değişmesi ve ABD’ne düşman olmayan ama Rusya’ya yakın bir yönetimin iş başına gelmesi olarak görülüyor.
Suriye’nin hedef alınmasının nedeni demokrasi eksikliği değildir. Bugünkü İran yönetimi ile aynı safta olması onu Avrupa ve Çin politikalarının aracı haline getirmektedir. Bunu engellemenin yolu mevcut rejimin sona ermesidir. Sorun sadece Esad değildir. O hiç aklında yokken bu göreve getirilmiştir. Onunla birlikte onu bu yere getiren güç tasfiye edilecektir. Bunu Araplar ve Müslümanlar dışında bir gücün yapması istenmiyor. Bu durumda Arap ülkelerinin siyasi ve maddi desteği ile Türkiye’nin barışçı metodlarla halka yardımı en doğru yol olarak gözükmektedir.
Şöyle bir gelecek öngörülebilir: Esad ülkeyi terk edecek ve mıhalefet iktidara gelecektir. İran’la bir çatışmaya girmek yerine iç ihtilafların güçlenmesi sağlanacak ve iktidarın kaybetmesine destek olunacaktır. Rusya’nın, doğrudan müdahale olmadan, böyle bir opereasyona karşı çıkması beklenmemelidir. O doğacak boşlukları doldurmaya çalışacak ve Suriye ile Türkiye’nin yakınlaşmasını hoşgörü ile karşılayacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.