Hayrettin Karaman

Hayrettin Karaman

Mahalle baskısı var mı, kime?

Mahalle baskısı var mı, kime?

Önü sonu fazla hesaplanmadan, belki hakikatin bir yanına bakarak, fili kulağı ile tarife kalkışarak "bir mahalle baskısı" kavramı ortaya atıldı ve "patladı gitti".

Mahalle baskısı diye bir şey varsa –ki, bir ölçüde olması tabîîdir, ya mahalle dışında/tenhada yaşarsın veya mahalleye asgari de olsa uyum yaparsın- bu baskının yalnızca dinden, gelenekten, muhafazakârlıktan... geldiği ve özgürlüğü sınırladığı iddiası kısmen doğru, kısmen yanlıştır. Doğru tarafı, nereden gelirse gelsin baskının özgürlüğü sınırladığıdır. Yanlış tarafı baskının yalnızca "sağdan" geldiği ve mutlak manada zararlı olduğu iddiasıdır.

Bireyin özgürlüğü hiçbir zaman ve hiçbir yerde (cemiyette, devlette) mutlak, sınırsız, korunmayı tek başına hak eden bir şey olmamıştır, olamaz, olmamalıdır. Birey her şeyi için cemiyete muhtaçtır ("insan sosyal bir yaratıktır" denir), hem cemiyetten istifade edeceksin, onsuz olamayacaksın, hem de cemiyeti takmayacaksın, cemiyet düzenini, asayişi, kamu sağlığını, cemiyeti ayakta tutan değerleri çiğneme özgürlüğü isteyeceksin; olmaz böyle şey.

Diğer taraftan baskı yalnızca sağdan, muhafazakâr kanattan gelmiyor; hatta bu kanattan biri çıksa da "bizim değerlerimiz apartmanın (şimdi mahalle neredeyse kalmadı), okulun, medyanın, modanın, san'atın, küresellik yüzünden yabancı dünyanın... baskısı altında; eriyoruz, yok oluyoruz, imdat!" diye bağırsa ona "haksız" demek oldukça zordur.

İki ana grup/cereyan birbirine karşı vargücü ile mücadele ediyor:

Bireyin özgürlüğünü her şeyin üstünde ve önünde görenler; bunlara göre cemiyetin, devletin, çoğunluğun değerlerinin, birey özgürlüğünün kötüye kullanılması veya kötü neticeler doğurması yüzünden tehlikeye düşmesi veya böyle bir ihtimalin bulunması hiç önemli değildir. Özgürlük olsun da sonuç ne olursa olsun!

Bireyin (insanın, beşerin) Yaratıcısı'ndan yardım almadıkça eksik olduğuna, her yaptığının ve düşündüğünün doğru ve hayırlı olamayacağına, böyle bir varlığa, sınırı abartılmış özgürlük verildiğinde hem kendisine hem de başkalarına zarar verebileceğine, bu sebeple "bir topluma has veya evrensel değerler çerçevesinde" bu çerçevenin zorunlu kıldığı kısıtlamaların meşru olduğuna, "mahalle baskısı filan gibi uyduruk, gerçekliği ve mahiyeti tartışmalı" kavramlarla bu sınırlamaya karşı çıkmanın anlamsız olduğuna inananlar da kendi inançları doğrultusunda "mutedil, makul, tabîî sınırları olan bir hürriyete "evet" diyorlar; "anarşiye, toplumun varlığını ve değerlerini tehlikeye düşüren serbestliğe "hayır" diyorlar (diyoruz).

Medyanın ve en geniş manada modanın arkasına sığınarak "baskının tek taraflı olduğunu" iddia etmek ve "mağdur"u oynamak ancak geçici bir avantaj sağlar, ama er veya geç hakikat anlaşılır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hayrettin Karaman Arşivi