CHPyle çay bile içilmez
Türkiyenin hangi meselesine hangi çözüm önerisini getirdiğini bilmediğimiz MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Kürt sorunu konusunda çözüm iradesi gösteren liderleri topa tutmaya devam ediyor.
İlginçtir, bu konuda BDPyle örtüşüyorlar...
Barış sözcüğünden ödü kopan, çözüm umudu belirdiğinde hemen çatışmacı ve provokatif siyaset diline dönen BDP de, adeta MHPyle amcaoğlu konumunda.
Karşıt yapılar gibi görünseler de, birbirlerini üretiyorlar.
Birbirlerine muhtaçlar.
Mesela, MHPnin ihanet terimleriyle yargıladığı iyileştirmeler, BDP tarafından (tersinden) yine ihanet terimleriyle yargılanabiliyor... Birinin çok bile oldu dediği demokratik haklar, diğeri tarafından az bile bulunabiliyor, hatta yok bile sayılabiliyor.
Bu mütemadiyen birbirini üretip duran yapıların, Kürt meselesi hallolduğunda, varlık sebeplerini yitireceklerini hatırlatıp, öyle devam edelim.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bir çağrı yaptı, Kürt meselesini parlamento zeminine taşıyalım, partilerin oluşturacağı bir akil adamlar heyetiyle birlikte, bu işi çözüm rotasına sokalım dedi.
Üstelik, herhangi bir şart öne sürmedi.
Hatta, koltuğunu ortaya koydu: Koltuğumu bile kaybetsem, bu işten geri dönmeyeceğim...
Bu çağrı olumlu yankı buldu.
Başbakan Erdoğan, Kapımız her zaman CHPye açıktır dedi ve liderler arasındaki (yani iki lider arasındaki) ilk görüşme gerçekleşti.
Çıkan karar şuydu:
Bütün partiler uzlaşmasa da, iki ana partinin atayacağı heyet,
konu üzerinde müzakerelerini sürdürecek, varsa önerilerini parlamentoya taşıyacaklardı.
Bu işten, yukarıda da söylediğim gibi, iki parti memnun olmadı...
Pardon, üç...
Biri, var olduğundan beri müzakere diye tutturan ama müzakere ihtimali belirdiğinde Kandili ve İmralıyı işaret eden BDP, diğeri Kürt sorunu yokmuş gibi davranan MHP, bir diğeri de siyasi karşıtlaşmadan nemalanan PKK...
Hadi BDPyi anladık...
Bir tür arka bahçe işlevi görüyor ve sadece teröre mazeret üretiyor.
PKK da yönetme iddiasını kaybedeceği korkusuyla hareket ediyor.
Peki, devletin bekasını düşünen MHPnin bu işin ucundan tutması gerekmez mi?
Devlet Bahçeli, Kılıçdaroğlunun müteaddit diyalog çağrılarına dün de şöyle bir karşılık verdi: CHPyle çay bile içilmez...
Şimdi gel de hatırlatma:
Referandum sürecinde CHPyle çok güzel çaylar içebiliyordunuz ama Devlet Bey.
Ne çayı? Yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmiyordu...
Sadece CHP mi?
BDPyle de çok çaylar içtiniz... Anayasanın değiştirilmesi ve statükonun geriletilmesi tehlikesine (!) karşı, düşman bellediğiniz yapılarla pekâlâ kol kola girebiliyordunuz.
Demek ki darbeleri savunan, demokratikleşmeye karşı aslanlar gibi direnen, sivil bir anayasa ihtimali karşısında ödü kopan CHPyle aynı safta hizalanılabilir ama Gelin şu Kürt meselesini çözelim diyen CHPyle çay bile içilmez.
Öyle mi?
Hep söylüyoruz, bozuluyorlar...
MHPyle CHPyi yakınlaştıran İttihatçı kardeşliğidir.
İki parti de (hatta üç, buna BDPyi de ilave edebiliriz), İttihat ve Terakkinin sülbünden gelmiştir.
Kılıçdaroğlu, yaptığı çıkışla, bu ittifakı bozabilecekleri sinyalini verdi.
Hırçınlıklarının nedeni bu...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.