Nasrettin Hoca'nın oğlu ideal rol modelidir...
Türkiye'de iktidar olan siyasetçiler, başarılı olmak istiyorlarsa Nasrettin Hoca'nın oğlu gibi davranmak zorundadırlar.
Nasrettin Hoca'nın oğlu, babası ne derse tersini yaparmış ya...
Bizde seçilmiş siyasetçinin birden fazla babası vardır.
"Derin devlet" bu babalardan sadece bir tanesidir.
Derin devlet seçilmiş siyasetçiyi "Rejimin resmi ideolojisi" dışına çıkmaması için sürekli uyarır, azarlar ve cezalandırır.
Resmi ideolojinin temel ilkelerinden biri
"Halkçılık"tır ama bu ideolojinin en büyük tehdidi de
"Halk"tır. Nasıl kızını serbest bıraktığında ya davulcuya ya zurnacıya varırsa, halkı serbest bıraktığında da onun kime oy vereceği hiç belli olmaz.
Devlet Baba'nın yöntemleri
"Derin Devlet Baba"nın bu duruma karşı bulduğu çözümlerden biri "Darbe", bir diğeri "Parti kapatmak" değil midir?
Seçilmiş siyasetçinin babalarından bir diğeri de, sosyo-politik yaşamın "İleri gelenler"idir.
Gerçi Turan Güneş bunların genellikle "İleri gidenler" olduklarını söylemiştir ama bu kesim kendilerinin değil, seçilmiş siyasetçilerin ileri gittiklerine inanır.
Örneğin "Halk" kentlere akın edince "Vatandaş"ın huzuru kaçmış, Hasolar ve Memolar ülke yönetiminde söz sahibi olunca, "Cumhuriyet'in kazanımları" tehlikeye girmiştir.
Mesela ileri gelenlere göre cahil halkın okuma yazması kıt olduğu için, 1950 seçimlerinde oylar yanlış kullanılmış ve Demokrat Parti iktidar olmuştur.
Bazen destek verirler İleri
gelenler, gerektiğinde kendileri gibi olmayan siyasetçilerin iktidarlarına da destek verirler.
Ancak bu bir noktaya kadar sürer.
İleri gelenlerin ya "Çıkar"ları, ya
"Egolar"ı, ya da "Saplantılar"ı bir noktada devreye girer.
"Zaten bunlardan bir şey olamayacağı belliydi" benzeri cümlelerle başlayan ve "Bunlar"ı aşağılayan hakaretler "Özgür eleştiri" olarak seslendirilmeye başlanır.
İleri gelen veya ileri giden babalar, kendilerini ülkenin aristokrasisi, Batılılığın temsilcileri ya da "Beyaz Türkler" olarak görürler.
Onlar en fazla özel otomobil kullananlardır ama Boğaz köprülerine de en fazla onlar karşıdır.
Eskiler değişime direnir
Dünyaya açık olmayı savunurlar ama tüm ülke ve toplum dünyaya açılınca da "İşin ölçüsü kaçtı" diye söylenmeye başlarlar.
İleri gelenlerin oluşturduğu oligarşi, yeni kesimlerin de ileri gelen statüsüne girmesine çok kızar.
Sonuçta seçilmiş iktidarlar Nasrettin Hoca'nın oğlu gibi davranıp babaların söylediklerinin tersini yaparlarsa başarılı olurlar.
Bazı siyasetçiler ise orta yolu bulmak için "Köy-kent" benzeri projelerle ülkeye ve topluma vakit kaybettirir.
Bazıları da mesleklerine ve "Seçilmiş" olmaktan kaynaklanan varlık sebeplerine yabancılaşırlar.
İki kez darbeyle devrilenlerin üçüncü darbenin koordinatörü olarak görev yüklendikleri bile görülmüştür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.