Sizi sandıkta görmek isteriz Latif Bey!
ümraniye çöplüğünde bulunan bombaları, siyasi cinayetleri, eylem planlarını, ‘e-muhtıra’ları, ‘y-muhtıra’ları ve bilumum darbe girişimlerini ‘hiçbir şey olmamış serinkanlılığıyla’ izleyen güruha, AK Parti MKYK üyesi Abdullatif Şener, nam-ı diğer ‘Latif Abi’ de katıldı.
Dün, NTV’den Murat Akgün’e yaptığı açıklamaları izledim.
Hiç iyi niyetli ve samimi bulmadım.
Uzun, tuhaf, karışık cümleler kurdu.
Ergenekon’a gerekçe üretmek dışında yeni ve orijinal bir şey söylemedi.
Bir de itirafta bulundu: ‘Demirel’le de görüştüm. Herkesle görüşüyorum.’
Demek ki, Sabahattin önkibar’ın derinlerden süzüp getirdiği haberler doğru.
Demek ki Abdullatif Şener artık siyaset mühendisleriyle düşüp kalkıyor.
Peki bu görüşmeleri ne sıfatla yapıyor?
AK Parti MKYK üyesi kimliğiyle mi? Oluşum kovalayan Abdullatif Şener kimliğiyle mi?
Hadi, partisi türlü gailelerle boğuşurken oluşum kovalıyor ve çok ayıp ediyor... Bunu, dünya üzerinde benzeri görülmemiş ‘Latif Bey genişliği’ne verelim.
Peki, oluşum kovalayacaktı, neden istifa etmiyor?
İstifa etmiyorsa, neden oluşum kovalıyor?
Madem Demirel gibilerle aynı ‘ifrat noktası’nda buluşacaktı, niçin hálá bir ‘çatı’ya gereksiniyor?
Ne yapmak istiyor bu Abdullatif Şener?
Türkiye’de yeni bir siyasete ihtiyaç varmış... Gerilimi düşürmek lazımmış... Yeni bir seçim çözüm olabilirmiş... Sorunlar da ancak, demokrasi içinde halledilebilirmiş...
Hangi sorunlar bunlar?
İşsizlik, pahalılık, terör mü?
Peki, demokrasi sorununu nasıl çözeceğiz? Demokrasiye yönelik tehditleri nasıl bertaraf edeceğiz? özgürlükler meselesini nasıl hal yoluna koyacağız? Hukuku tesis ederken hangi noktaya istinat edeceğiz? Sandıktan çıkan sonucu hazmedemeyen ve sürekli ‘huzursuzluk’ çıkaran elit bürokrasiyi nasıl dizginleyeceğiz?
Bu soruların cevabı yok.
Latif Bey’in Ergenekon konusunda yaptığı yorum da oldukça manidar:
Sinan Aygün, bazı generaller ve ömrü terörle mücadelede geçmiş bazı insanlar Ergenekon davası kapsamında gözaltına alınıyormuş... Bu olay ve buna inanmak çok vahim bir durummuş...
Peki, darbe günlüğündeki itiraflar vahim değil miymiş?
Danıştay suikasti...
Hrant Dink cinayeti...
Cumhuriyet gazetesinin bahçesinde patlatılan ‘dost bombalar...’
Silah üzerine yapılan ‘kuva-yı milliye’ yeminleri...
İllegal çalışma grubunun manipülasyon girişimleri...
Darbe çalışmaları...
Miting meydanlarında açılan ‘Ordu göreve’ pankartları...
Bilumum muhtıralar...
Bilumum yargı ve bürokrasi kalkışması...
Bunlar vahim değil miymiş?
Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya’nın ‘ideolojik bir durum değerlendirmesi’nden öte gitmeyen iddianamesi hakkında bugüne kadar bir tek olumsuz cümle sarfetmemiş Abdullatif Şener, uzatılan her mikrofona konuşuyor ve mensubu olduğu partiyi eleştiriyor. Yaptığı eleştiriler, neredeyse malum iddianame hacmine ulaştı.
Daha önce de yazmıştım:
Düşene vurmak kimseye şeref kazandırmaz.
Ergenekon’a mazeret üretmek dışında yeni bir şey söylemeyen Abdullatif Şener de, her fırsatta partisine ve ‘siyaset yasağı’ tehdidiyle karşı karşıya bulunan insanlara vuruyor.
Bu durum ona da şeref kazandırmayacaktır. Girdiği ilk seçimde boyunun ölçüsünü alacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.