Gökdelen tepesinde arıcılık yaparsan...
Acıklı!
Bir yandan da fena halde gülünç!
Modern şehirli insanın içine sıkıştığı doğallıktan, yerellikten, içtenlikten uzak yaşam çemberinden kurtulma çabasından söz ediyorum.
İster New York şehrinde, ister İstanbul'da, ister Kuala Lumpur'da yaşayalım, içine düştüğümüz halden yani...
Ne yapsak olmuyor çünkü!
Ne yapsak elimize ayağımıza dolanıyor!
***
Buyurun, size son bir örnek...
Geçtiğimiz bahar New York'lular oraya buraya saldıran sahipsiz kalmış arılar yüzünden canlarından bezmişler.
Neden mi?
Efendim, belediye iki yıl önce şehir içinde amatör arıcılık yapma yasağını kaldırmış. Yerel ve doğal üreticilik modasına uyan bir yığın New York sakini de evlerinin balkonlarında, arka bahçelerinde, hatta gökdelen tepelerinde arıcılık yapmaya başlamış.
Ama amatörler ya...
Üstelik şehrin de tam ortasındalar.
Arılar kovanlardan kaçıp etrafı dolaşmaya çıktıklarında durum çekilmez hal almış.
***
Amatör şehir arıcılığı Paris ve Londra'da da pek yaygınmış. İyi mi!
Aylardır televizyon reklamlarıyla beynimizi ütüleyen balcılar hele bir ortadan çekilsin, eminim bizim Cihangir, Ataşehir, Bahçeşehir taraflarında da "kendi saf balımızı üreteceğiz" diye bahçesine, balkonuna, çatısına kovan kuranlar çıkacaktır.
Belki komşunun arıları tarafından sokulduğu için "cinnet getirip" av tüfeğiyle etrafa ateş açanların haberlerini okumaya da sıra gelecek!
Yine de içten içe biliyoruz ki, her şey gülünç bir biçimde eğreti kalıyor ve öyle kalmaya devam edecek!
Çünkü arıların dünyası ile şehir insanının dünyası kökten uyumsuz!
Çünkü balkonda arıcılık yapmak veya benzeri hobiler bizi şehirde köşeye sıkışmış insanlar olmaktan çıkarmıyor, aksine daha derinden bakarsak göreceğiz ki, "sıkışmışlığımızı" daha da artırıyor.
***
Arıcılığı falan bir yana bırakalım, gelişmelere daha tatlı ve "trendy" yanından bakalım mı?
Balkonumuzda, küçük bahçemizde pembe domatesler yetiştirmek, yemekte kullanacağımız fesleğenleri, naneleri, maydanozları kendi saksımızdan koparıvermek çok ama çok hoş bir şey!
Ama bizim bu çabamız ne şehre özgü yaşam tarzımızda kökten bir değişiklik yaratıyor ne de endüstriyel tarımın gittiği yola olumlu bir etkisi oluyor.
Hayır! Sadece bir "süs" olarak kalıyor bütün bunlar! Modern şehir hayatımızın üzerine renkli bir fırça darbesi olarak kalıyorlar.
Bu konuyu şimdilik şu sert sözlerle kapatmama izin verin...
Arıları gökdelenin tepesine çıkarmak değişim değildir!
Değişim istiyorsan, gökdelenden inecek ve arıların memleketine gideceksin!
Sıkıyorsa!..
Ve tabii mümkünse...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.