Aziz Üstel

Aziz Üstel

Alafranga mösyöler ve Ramazana sırt çevirip kiliseleri dolduranlar

Alafranga mösyöler ve Ramazana sırt çevirip kiliseleri dolduranlar

İstanbul’un 13 Kasım 1918’de işgalinden sonra Fransızlarla İngilizler İstanbul’un komuta sorunu konusunda anlaşmazlıklara düşerler. Bu arada diğer işgalciler de İstanbul’un yönetiminde söz sahibi olmak ister. Örneğin İtalyanlar Üsküdar’ı denetlemektedir. Ama bu denetimden başka her şeye benzer; öğlen şaraba davranan İtalyan askeri, akşam üstü grappaya el atınca, Anadolu’ya silah kaçıran Karakol Teşkilatına gün doğar. Osmanlı’nın kibar ve alafranga “aydınları” ise, Fransızca konuşmayı “uygarlık ve modernlik” belleyip, ana dil ve kültürlerine burun kıvırdıklarından Fransız işgalcilere rampalamış, onlarla kol kola girmiş, evlerini, köşklerini, yalılarını onlara açmış, zevk ve sefaya dalmıştır. İslam’a sırt çevirenler, sokağa çıktıklarında örtünmeyi gericilik sayanlar, Ramazan’da oruç ve ibadeti “demode ve fakir fukaranın avuntusu” olarak algılayanlar, Noel’de kiliselere gidip mum yakarak dizlerinin üzerinde duaya durmayı da Batılılaşmanın gereğinden sayarlar bu dönemde.

İngiliz güçleriniyse sert ve acımasız olduklarından kimse sevmez. Hindistan’da uyguladıkları “kamçıyla medeniyet getirme” yöntemini denetledikleri Pera, Galata ve Şişli’ye taşımak isterler. Ama salt Müslümanlara karşı acımasızdırlar; Hıristiyanları bağırlarına basar, çoğunu casus olarak kullanırlar. İşgal kuvvetleri içinde İtalyanlar en kibar işgalciler, kadınları taciz eden Senegalli askerler hariç Fransızlar zararsız, Amerikalılar nezih, İngilizlerse düşman olarak tanımlanmıştır.

İşgal döneminin en büyük özeliklerinden biri kentte güvenlik ve asayişin sağlanamaması, buna bağlı olarak da hırsızlık, gasp, adam öldürme ve kaçırma eylemlerinin artmasıydı. Osmanlı Hükümeti her geçen gün sayısı artan azınlık çetelerine karşı savaşıyorsa da, tutukladıklarını, hele de İngilizler, bir kaç saat sonra nezaretten çekip alıyor, sokağa salıyorlardı. Örneğin iki Rum çeteci, Göksu’da iki gündelikçi kızı dağa kaldırmıştı. İnzibatlar kısa sürede herifleri yakalayıp kızlar “ciddi manada hasar görmeden” evlerinegönderiliyor ama İngilizler iki eşkıyayı sabah zaptiyelerin elinden alarak yeniden sokağa salıyorlardı. Kömür satmak için Taşköprü nahiyesinden Gekbuze’ye gelen dört kadınla iki erkek, on dört Rum ve Ermeni’den oluşan bir çetenin saldırısına uğramış, kadınlara tecavüz edilmişti. Yetişen zaptiyeler çetecilerin beşini silahlı çatışmada öldürmüştü. İngilizler, çetecileri vuran zaptiyeleri tutuklamışlardı! Olay The Times gazetesinde “Müslümanların Hıristiyan kıyamı” olarak başlıklara taşınmış, Avam Kamarasında konu uzun uzun tartışılmış, İngiliz işgal kuvvetlerinin Müslümanları “zapta rapta almak için her çareye başvurması istenmişti.”

Bütün bu olaylar işgale karşı milli direnişin desteklenmesine, açık hava toplantılarının artmasına yol açarken Anadolu’ya insan, cephane ve bilgi gönderilmesini hızlandırmıştı. Ramazan’da Müslümanların iftar sonrası sokağa çıkmalarını yasaklayan İngiliz genelgesi camiye gitmek isteyenlerin dövülmesi, dört sarhoş İngiliz askerinin Galata’da içtikten sonra yoldan geçen dört hanıma saldırması bardağın taşmasına neden olmuş, Osmanlı subayları bu dört askere meydan dayağı attıktan sonra, başka mahallelerde de İngiliz askerlerine saldırılar artınca İngiliz işgal kuvvetleri komutanlığı sokağa çıkma yasağını kaldırmıştı.

Bunca ızdıraptan sonra 6 Ekim 1923’te Şükrü Naili Paşa komutasında Üçüncü Kolordu yapılan törenler ve halkın sevinç gösterileri içinde Sarayburnu’ndan İstanbul’a girdiğinde, dua etmek için halkı bir köşeye itip camilere ilk koşanlar kimdir? İyi bildiniz; Alafranga mösyöler!!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aziz Üstel Arşivi