Siyaset kışlaya girdi mi 400 asker yargıç karşısına çıkar tabi
Cumhuriyet tarihinin bütün yol ayrımlarında, dönemeçlerinde, duyarlı aşamalarında hep orduda nabız yoklaması yapılır. Mustafa Kemal sonrası cumhurbaşkanı kim olacak, çok partili hayata geçilecek mi gibi konularda siyasiler ordunun zirvesiyle buluşur, oturur, konuşur, kışlada esen havayı solumaya çalışır. İnönü gider Harp Okulunda konuşur:Harbiyelinin geleceği en yüksek makam genelkurmay başkanlığı değildir. Siz buranın asıl sahibisiniz. Size de sıra gelecek elbette ama şimdi bununla uğraşmayın. Çünkü iktidarda biz varız.
Bu söylem askeri kışlasında tutmak için yeterli oluyor... Bir süre! Menderesin iktidarındaysa siyasiler ikide bir askerin sırtını sıvazlamanın asıl görevleri (!) olduğunu unutup ülke işlerine dalınca, salt ordunun üst kademesini denetlemeyi yeterli sayınca 27 Mayısta bu ihmallerinin bedelini ödüyorlar. Dönemin Genelkurmay başkanı idam cezası alıyor Yassıadada, sonra bu ceza ömür boyu hapse çevriliyor.
Aslında siyasilerin yapması gereken orduya sevgiyle yaklaşmak, ama asker olmanın demokrat olmayı reddetmek anlamına gelmediğini de vurgulamak. Bugün iktidarın söylediği şudur açık açık: Demokrasisi gelişmiş bir ülkede asker olarak siz de huzurlu bir yaşama kavuşacaksınız. Maaşlarınız yükselecek, evlatlarınızın geleceği daha iyi olacak, dünyanın gelişmiş bir ülkesini dış düşmana karşı koruyan bir ordunun subayı olacaksınız. Ancak, bazı sınırları da aşmanıza izin vermeyeceğiz.
Ancak Ergenekon ve Balyoz davalarının sürüp gitmesi, çok uzun tutukluluk süreleri, askeri vesayetin kurumsal ve hukuksal temellerine yönelik bir temizleme harekatına soyunmaya engel oluyor. Şu anda 60 general ve amiral yargılanırken, bu da ciddi bir sıkıntı yaratmışken orduda, genelkurmayın milli savunma bakanlığına bağlanması, harp akademilerinde müfredatın değiştirilmesi, son durağın Çankaya Köşkü değil Genelkurmay Başkanlığı olduğunun genç kafalarına yerleştirilmesi, profesyonel orduya tam anlamıyla geçilmesi gibi karmaşık konulara el atmak mümkün görünmüyor. Ancak bunlara el atmak şart ki, orta vadede sağlıklı bir düzene geçilsin. Davalar biran önce sonuçlandırılmazsa, yeni mağdurlar ortaya çıkabilir. Bu mağdurla omuz vererek askeri vesayeti hortlatmak için bekleyenlerin var olduğu da belli. Her dönemde olduğunca bu dönemde de kazananlar nasıl varsa kaybedenler de var. İktidara sandık yoluyla ulaşamayanlar, oyunun kurallarını da zorlayarak askeri kışkırtma yoluna gitmekten kesinlikle vazgeçmeyecektir. Önemli olan bu kışkırtmaları yapmaya niyetli olanların, Nerede yahu bu Ergenekon; gidip ben de üye olacağım gibi saçmalayanların ellerine koz vermemektir. Yargılama sürecinde evrensel hukuk kurallarından hiç şaşmamak gerek. Ancak bu yapılırsa, TSKya yönelik topyekun bir harekat var algısını üreterek yaymaya çalışanların önü kesilebilir!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.