Bu halaoğlu partiyi böler
Hüseyin Aygün, çizgisini, siyasi yaklaşımını, dünya görüşünü bildiğimiz bir siyasetçi.
Bugüne kadar devletle arası hiç hoş olmamış.
Resmi ideolojiden köşe bucak kaçmış.
Kemalizme ve klasik CHP siyasetine kuşkuyla bakmış.
Biraz solcu...
Biraz Marksist...
Eh, az biraz da Alevici ve Alevi davasının bilinen savunucularından biri...
Milletvekili seçildikten sonra da bu çizgisini korudu, korumaya özen gösteriyor.
Kendi içinde net bir adam yani...
Derler ki, Kemal Kılıçdaroğlu milletvekilliği teklifiyle gittiğinde, halaoğlu Hüseyin Aygün, Benim çizgim belli. Ayrıca CHPli filan da değilim. İyi düşündünüz mü? Sonra başınız ağrımasın... demiş, ileride olabilecekler konusunda yakın akrabasını uyarmış, yol yakınken dönmesi gerektiğini söylemiş.
Kılıçdaroğlu da, Bunda bir sakınca yok. Biz zaten partiyi değiştirip yeni CHP haline getirmek istiyoruz. Senin yerin tam da burası cevabını vermiş ve böylece Hüseyin Aygünün milletvekilliği gerçekleşmiş.
Halaoğlu yeni CHPyi bekleyedursun, Kılıçdaroğlu bütün yenilik iddialarına rağmen eski CHPnin de gerisine düşen hamleler yaptı ve solcu olması gereken partiyi, ulusalcı-Ergenekoncu siyaset çizgisine çekti.
Hayatında hiç solcu olmamış ve sol değerlerle hep çatışmacı bir ilişki kurmuş Mehmet Haberalla mı gerçekleştirecekti yeni CHPyi?
Ülkücü ve eyyamcı dünya görüşleri arasında salınıp duran ve hangisinde karar kılacağını bilemeyen Sinan Aygünle mi gerçekleştirecekti?
Muhterem Demirelin mutemet elemanlarıyla mı (Turhan Tayan, vs...) gerçekleştirecekti?
Baykal döneminde bile yeterince yenilikçi ve demokrat bulunmayan Adnan Keskin ve Haluk Koçla mı gerçekleştirecekti?
İsa Gökle mi gerçekleştirecekti?
Olabilecek iş değildi.
İlk çatlak, Onur Öymenin Dersim gafıyla yaşandı.
Hüseyin Aygünün Dersim konusundaki çıkışları ise işin tuzu biberi oldu.
Kamuoyu ve aydınlar, aylarca Dersim meselesini tartıştı, CHPnin günahlarını sıralayıp durdu, muarızı Erdoğan devlet adına özür diledi.
Kendisi de bir Dersimli ve Alevi olan Kılıçdaroğlu ağzını bile açmadı.
Kamil bir suskunluğu tercih etti.
Hatta, meselenin parti içinde tartışılmasına yasak getirdi.
Bu konuda sabıkası vardı çünkü...
Bizzat bu satırların yazarına, Dersimde yaşananlar devrimin şartları içinde olağan karşılanmalıdır demiş, benzerlerinin ve akrabalarının ağır eleştirilerine maruz kalmıştı.
Hüseyin Aygünün Dersim konusunda net bir tutum içinde olması ve partisiyle ayrı düşmeyi göze alması ilk ciddi çatlağı oluşturuyordu.
İkinci çatlak, kaçırılma hadisesinden sonra yaşandı.
Bu hadiseyi müteakip, Aygününün yaptığı açıklamalara Kemal Kılıçdaroğlunun upuzun bir tereddütten sonra arkasındayım diye karşılık vermesi, bu karşılığı müteakip kimi CHPlilerin Aygüne PKKlı muamelesi yapması, bunun üzerine Aygünün CHPnin ulusalcı kafatasçılarla yürüyemeyeceği bir kez daha görülmüş oldu diye tepki vermesi, ulusalcı görüşleriyle tanınan İsa Gökün Kimse Atatürk felsefesine kafatasçı diyemez diyerek tartışmayı asal eksenine taşıması, partiyi yeniden bölünme noktasına getirdi...
Halaoğlunun öngörüleri çıkıyor sizin anlayacağınız...
Çünkü, Benim çizgim belli. Ayrıca CHPli filan da değilim. İyi düşündünüz mü? Sonra başınız ağrımasın... demiş, ileride olabileceklerin ipuçlarını vermişti.
Doğruya doğru:
Burada doğru ve tutarlı olan, net tavır koyan halaoğlu... Yanlış ve tutarsız olan ise Kılıçdaroğlu...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.