Bundestürkei
Avrupa Birliği'ne giremeyeceğimizi yirmi yıldan fazladır söyler dururum, ancak şimdi anladılar.
Orhan Pamuk, "proje çöktü" demiş.
Haklıdır. Ben "proje aldatmacadır" diyordum, aynı kapıya çıktı.
Bu işin yatmasının çeşitli nedenleri var. Bizden kaynaklanan ve onlardan kaynaklanan...
Biz, gerekli reformların çoğunu gerçekleştirdik ama bazılarını beceremedik. Gene de inanılmaz bir mesafe katettik... Direnç çok güçlü, bürokrasinin amansızca savunduğu "eski Türkiye" çok köklüydü... Gene de büyük işler başarıldı.
Bu başarılar önümüzdeki yıl yeni bir anayasayla "tescil" de edilecek ama kimilerinin umduğu "Bundestürkei" (Federal Türkiye) ancak ordunun yenilgisiyle, devletin çökmesiyle, liberal aydınların aba altından gösterdikleri sopa uyarınca ancak "bizi çok üzecek büyük bir altüst oluşla" mümkündür.
Yirmi yıl kadar önce açık seçik dile getirilen ama sonradan unutulan ve unutturulan "geri kalmış doğu bölgenizi atın, gelişmiş batı bölgenizi alalım" cümlesi, başka türlü hayata geçemez. Türkiye hiçbir bölgesini acı çekmeden ve yenilmeden bırakamaz. Buna, "bir kısmını geri aldığı imparatorluk toprakları" yani Kuzey Kıbrıs da dahildir!
Buna da "durduğu yerde karar verebilecek" hiçbir merci, hiçbir güç yoktur Türkiye'de, liberal aydınlarımıza bir türlü anlatamadığımız şey de budur.
Avrupa da bizi hiçbir zaman "gerçekten" istemedi, istermiş gibi yaptı.
Bir kere Müslüman ülke istemiyorlardı, ikincisi geri kalmış ülke istemiyorlardı.
Ama, "başka eksenlere kaymayalım" diye bu "istermiş gibi" tutumlarını sürdürdüler.
Açık konuşan ve nefretimizi kazanan Sarkozy gibi politikacılar aslında taktik hatası yapıyorlar, oy toplamak uğruna gerçeği açık ediveriyorlardı. Yalan söyleyenler, bu yalan hoşumuza gittiği için bize sempatik geliyor.
Sonra buna bir de "batan AB ülkeleri" tüy diktiler...
Avrupa'nın merkezi, bu kadar sorunlu bir "periferiye" bir de Türkiye'yi eklemez, ekleyemez, bunda da haksız sayılamaz.
Yunanistan çoktan iflas etmiş, İtalya, İspanya ve Portekiz o noktaya hızla yaklaşırken, bunlara bir de Türkiye kamburunu katmazlar.
Ortak para birimi tartışma konusu haline gelmiş, siyasi birliğinin geleceği bile soru işaretleri dolu, belki de hepsinden önemlisi "ülkelerüstü merkezi bir karar organı olmayan" ve güçlü olanın (Almanya'nın) borusunun öttüğü bir birlik, pek de özlenecek bir yer değil...
Bu işin zor yürüyeceğinin ilk sinyallerini, bazı üyeler ortak parayı reddederek, bazı ülkeler de ortak anayasayı reddederek vermişlerdi zaten...
Yani, çöken proje, yalnızca bizim girmemize ilişkin proje değil, aynı zamanda birliğin temel "varoluş" projesidir.
Başbakan şimdi ufak ufak "ben seni hiç tanımayrum" deme noktasına yaklaşıyor... Çünkü ülkemiz içinde de "girme fikrine destek" yüzde otuza kadar düşmüş durumda.
Peki ne yapalım? Madem giremiyoruz öyleyse tufan mı diyelim?
Hayır, yirmi yıldan fazladır söylediğim şeyi uygulayalım: Reformları "kendimiz için" yapalım, daha doğrusu tamamlayalım, girsek de olur çıksak da.
Aaa, Engin Bey haklıymış!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.