Artık öncelikli mesele güvenliktir!
Kürt realitesini siyaset alanındaki çözüm arayışlarından çıkartıp güvenlik sorunu haline dönüştürmeyi kim planladıysa, bravo ona!
Artık pek az kimse yeni anayasada hangi özgürlüklerin bulunması gerektiğini falan düşünüyor.
Dersim faciasını, Diyarbakır cezaevindeki işkenceleri, Kürtçenin yasak olduğu yılları, kapatılan Kürt partilerini, faili meçhul cinayetleri hatırlayan da pek yok.
Habur'un açılması, Oslo görüşmeleri falan da çok uzak geçmişte kalmış gibiler. Bu açılımları sabote edenler, zaten siyaseti devre dışı bırakmayı amaçlıyorlardı.
PKK'nın terör eylemleri ve BDP'lilerin tribünden bunları izlerken söyledikleri, olayı tümden güvenlik alanına taşıdı.
AK Parti hükümetini ister beğenin isterseniz beğenmeyin.
Hiçbir şey fark etmez.
Dünyanın hiçbir ülkesindeki hiçbir hükümet, teröristler böylesine birbiri ardınca silahlı eylemler koyarlarken "Aman demokratik süreci aksatmayalım" diyerek eli kolu bağlı seyirci kalmaz.
Öncelik güvenliktir
Eğer söz konusu olan ülkenin bütünlüğü, ülke insanlarının can ve mal güvenliği ise, ülkenin kentlerine terör örgütleri baskınlar yapıyorsa, gündemin de siyasetin de öncelikli meselesi "Güvenlik"tir.
Sorunun çözümü için asker, jandarma ve polis, devletin bütün olanakları ile görev başında olmak ve terörü bastırmak durumundadırlar.
Bütün demokratik açılımları yok sayan, atılan adımları daha ileri noktalara taşımak yerine bunları çelmeleyenlere bravo!
Bu tablonun toplum psikolojisine ve siyasete yansımalarını tahmin etmemek için, görme ve hissetme özürlüsü olmak gerekir.
Bundan sonraki süreçte toplum kesimlerinde öfkenin tırmandığını, sertlik yanlılarının ağırlık kazandıklarını, milliyetçiliğin yükselen değer konumuna geleceğini görmemek imkânsızdır.
Bütün mesele AK Parti'nin "Güvenlik" yanında "Demokratik siyaset"i de devrede tutabilmesine kaldı şimdilik.
Ne yazık ki, bu sertleşme çizgisinde gerekirse tek başına kalmayı ve ilgili her tarafı akla davet etmeyi göze alacak düşünce ve siyaset odaklarının sayısı fazla değil bu coğrafyada.
Kazanmaları imkânsız
Özellikle Kürt siyasetçiler arasında PKK'nın terör eylemlerine karşı çıkmak yerine, onların eylemlerinden siyaset rantı çıkarmayı yeğ tutanların sayıları daha fazla.
Devletin kaynakları sınırsız.
Bu kaynaklar doğru ve etkin mi kullanılıyor meselesi de zaten tartışılmakta.
Silahlı Kuvvetler yıllardır profesyonel ordu kuramadığı ve konvansiyonel savaşa göre olan yapılanmasını asimetrik savaşa yeterince uyarlayamadığı için, zaten eleştiriliyor.
Ama TSK bu yapıda da devletin insan kaynaklarını sınırsız kullanmak hakkına sahip.
Neticede PKK'nın bir nihai sonuca ulaşması mümkün değil.
Olan yine Güneydoğu insanına oluyor.
Siyasetin yerine şiddeti seçenler, öncelikle içinden çıktıkları bölge halkının yaşam şartlarını zorlaştırıyorlar.
Ve öldürülmek günlük yaşamın bir öğesi biçiminde evlatların hayatlarını söndürüyor, anaları ağlatıyor.
"Akıl tutulması"na verilecek trajik bir örnektir siyaseti reddedip şiddeti seçenlerin davranışları.
Onları şimdi İran mı, Suriye mi kullanıyor meselesi de ayrı bir gündem maddesini oluşturuyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.