Şimdi de işgalci mi olduk?
Kemal Kılıçdaroğlu, Sosyalist Enternasyonalde altına imza attığı bildiriyle, PKKnın meşru bir direniş örgütü olduğunu tescil ve ilan etti.
Hayırlı uğurlu olsun...
Bu durumda Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ülkenin güneydoğusunda işgalci bulunuyor. Yine bu durumda, işgale direnmek, yani karakol basmak, hamile Kürt kadınlarını öldürmek, metropolleri ateşe vermek, farklı düşünen Kürt aydınlarını ölümle tehdit etmek ve bazılarını öldürmek, PKK açısından doğal hak ve meşru müdafaa sayılıyor.
Bu da hayırlı uğurlu olsun...
Kimse bundan sonra BDPlilere, Teröre mazeret üretiyorsun, örgüt faaliyetlerini meşrulaştırıyorsun, terörle arana mesafe koymuyorsun diye çıkışmasın...
Kılıçdaroğlunun gördüğü hizmeti (!) BDP bile göremezdi. Hatta, PKK bile göremezdi...
Fakat, merakımı muciptir:
Büyük bir cesaret örneği göstererek, PKKdan FKÖ tipi bir direniş örgütü yaratan ve altına imza attığı bildiriyle bunu dünyaya ilan eden Kılıçdaroğlu, neden aynı cesareti (hatta celadeti) Dersimdeki kıtal konusunda sergileyemiyor?
Halaoğlu Hüseyin Aygün bu duruma ne diyor?
Ben bu ahlakla baş edemem
Bir süredir Taraf gazetesi ve Ahmet Altanla ilgili yazılar yazıyorum. Bu yazılar, muhatapları tarafından, Başbakanı eleştirdiğimiz için bize saldırıyorlar türünden, ucuz, kurnaz, pespaye bir defansla karşılanıyor...
Ahmet Altana, Ne zaman Başbakanı eleştirdiğin için sana saldırmışım? Hangi yazımda? Hangi cümlelerle? Hangi sözcüklerle? diye sormuştum.
Karşılığında, oğul Altandan, Başbakan şunun başını okşasa da kurtulsak şeklinde, Tatar Hasan Paşa ailesinin nezahetine pek yakışır bir cevap aldım. Ardından, diğer yazı işleri müdürünün biatçı, bilmem kimin kulu türünden, terbiye sınırlarını zorlayan seviyesiz açıklamaları...
Baba Altana yönelik eleştirilerim ortada oysa...
Bu eleştirilerde, mahdumun ve tetikçi yazı işleri müdürünün katılmadığı hususlar nelerdir?
Mesela, Operada mescit fecaatini ve oradan türeyen seçkinci patolojiyi nasıl açıklıyorlar? Tesettür plajı örneğinde olduğu gibi, anakronik bile sayılmayacak habercilik anlayışını gazetelerinin demokrat kimliğiyle nasıl bağdaştırıyorlar? Bir insan, üstelik Türkiyenin en usta yazarı muamelesi gören bir insan, mütemadiyen Müslümanlar ve Kürtler terkibiyle yazılar yazıyorsa, buradaki cehaleti nasıl telif etmek lazım gelir? Ve kendileri nasıl telif ediyorlar? Müslümanlık nedir? Kürt kimdir? Müslümanlık Türklerin inhisarındaysa, Kürtler hangi dinin müntesibidir?
Bunları yazdım...
Farklı bir iddiada, haksız bir sataşmada bulunmadım.
Belden aşağı indiğimi, ağzımı bozduğumu, eleştiri sınırlarının ötesine geçtiğimi de hatırlamıyorum
Cevap vereceklerine, hâlâ kurnazca ve pespaye bir üslupla top çeviriyorlar.
Kibri vicdanından önde giden Ahmet Altanın bu nevi eleştirilere aldırış etmediğini sanıyordum... Meğer, oğlu, kızı ve seviyesizliği düstur edinmiş yazı işleri müdürleriyle birlikte, maaile saldırmak için fırsat kollarmış...
Son sözüm şudur:
Bırakın klan halinde çullanmayı... Bir cevabınız varsa yazın... Yoksa, edebinizi takının ve oturun oturduğunuz yerde...
Sizinle amele kavgası yapacak ne zamanım, ne takatim var!
HAMİŞ:
Mahdum Altan, yazılarımdan yaptığı iktibaslarla üslup ve ahlak dersi vermiş... Sen önce kof kabadayı, sefil, zavallı, garson yamağı diyen babana bak yavrum!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.