Mehmet Barlas

Mehmet Barlas

Sanki bu ülkede hiç tam teşebbüs olmamış gibi...

Sanki bu ülkede hiç tam teşebbüs olmamış gibi...

Balyoz Davası sonunda çıkan kararı, Türkiye'de hiç darbe veya tam darbe teşebbüsü olmamış gibi tartışmanın akla ve mantığa sığması pek mümkün değil.
Emir-komuta zincirinde yasa dışı emre uyanların emir verenlerle aynı cezalara çarptırılması tabii ki tartışılabilir.
Ama hiç olmazsa bundan sonra, astların üstlerinden gelen emirlerin yasalara uygun olup olmadığını değerlendirmelerine yol açacaktır Balyoz Kararı'nın bu konudaki maddeleri.
Sivil demokrasimiz bundan önceki darbelerden ders aldı mı meselesine gelince...
Yakın geçmişte Şili cumhurbaşkanı adaylarından biri ile sohbet ediyordum.
Allende'yi deviren Pinochet darbesinden sonra yeni darbeleri önlemek konusunda neler yaptıklarını sordum.
- Öncelikle Genelkurmay Başkanlığı'nı da, kuvvet komutanlıklarını da başkent Santiago'nun 80 kilometre uzağındaki bir bölgeye taşıdık, dedi.

Muhafız alayı
Geçen akşam Beyaz TV'deki "Dinamit" programında Rasim Ozan Kütahyalı, Ankara'da TBMM'nin ve bakanlıkların kuvvet komutanlıklarının binaları ile kuşatıldığını hatırlatırken, o Şilili siyasetçinin söylediklerini düşündüm.
Unuttunuz mu?
Cumhurbaşkanı'nı korumakla görevli Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'nın Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ı nasıl derdest ettiğini hatırlamıyor musunuz?
İsterseniz daha geriye, Atatürk dönemine gidelim.
Atatürk İsmet İnönü'yü başbakanlıktan almadan bir gün önce İstanbul'a gelip Genelkurmay Başkanı Mareşal Çakmak'a "Ordu arkamda mı" diye sormamış mıdır?
Org. Fahrettin Altay'ın anılarını okuyun.
Atatürk'ün ölümünden sonra kimin cumhurbaşkanı olacağı konusunda 1'inci Ordu komutanları toplantı yapmamış mıdır?

Ayşe Hür'ün hatırlattıkları
Taraf'ta Ayşe Hür'ün dün yazdıklarını da belki gözden kaçırmışsınızdır.
İki paragrafı özetleyerek aktarayım...
- Ordudaki "Zinde güçler" 2'nci Dünya Savaşı sürecinde Cumhurbaşkanı İnönü'nün yetersizliğini öne sürerek, iktidara el koymayı planlamışlar ama Dünya Savaşı yüzünden bunu yapamamışlardır.
- Demokrat Parti'nin ezici bir seçim zaferi kazandığı 1950'nin 14 Mayıs gecesi 1'inci Ordu Komutanı Org. Kurtcebe Noyan bir CHP yöneticisini arayarak "Seçimi Komünistlerin kazandığı gerekçesiyle darbe yapmaya hazırız" diye hizmet sunmuştur.
1957'de kurulan cuntalar, 1958'de Dokuz Subay Cuntası'nı ihbar eden Samet Kuşçu'nun mahkûm edilerek susturulması ve nihayet 27 Mayıs 1960 darbesi...
Unuttunuz mu genelkurmay başkanlığının cumhurbaşkanlığına giden yoldaki bir basamak olduğu yılları?

Hangi kuvvetler?
Hayatımız hep "Kuvvetler Ayrılığı parlamenter demokrasinin sağlığı için kaçınılmaz şarttır" cümlesini ezberleyerek geçti.
Ama bilinçaltımızdaki "Kuvvetler" Yasama-Yürütme-Yargı değil de, Kara-Hava-Deniz kuvvetleri değil miydi?
Şimdi de bazılarımız bu yüzden "Balyoz" adı verilen darbe planlamalarını doğal karşılamıyor mu?
"Kırmızı Kuvvetler"in Güniz Sokak'ı kuşattıklarında Demirel'in "Mavi Kuvvet" olduğunu ve iki kez şapkasını alıp gittiğini unuttunuz mu?
Herhalde o yüzden 28 Şubat'ta Kırmızı Kuvvetler'in cephesinde yer aldı...
Neyse...
Hele şu "Gerekçeli karar"ı görelim de, son sözümüzü öyle söyleyelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Barlas Arşivi