Kongreden çıkan sonuç: Herkes işine baksın!
Erdoğanın Büyük Kongrede yaptığı konuşma, Ülkeyi bizim istediğimiz gibi yönetsin diyen, demeye getiren nevzuhur liberallerin karnının şişini indirmeye yetecek mi?
Sanmam.
Büyük bir hayal kırıklığı yaratacağından eminim.
Beklenen, Birinci Balkon Konuşması, İkinci Balkon Konuşması şeklinde kodlanan bir konuşma yapması, nevzuhur liberallerin ve kimi ulusalcı dostların hoşlanmadığı alanlara/konulara girmemesiydi.
Girdi...
Hem balkon konuşmasının ruhuna uygun bir konuşma yaptı, hem de 2071 gibi bir hedef çizdi.
Konuşmasında atıf yaptığı değerler ve bolca zikrettiği millet sözcüğü ise bir başka sıkıntı kaynağı.
Bundan da hoşlanmayacaklar...
Erdoğanın Padişahlığa özendiğini ima edecekler, halk onu kıç üstü oturtacak şeklinde yazılar yazacaklar.
Nitekim yazdılar...
Kongreden önce, Erdoğan bu sarmaldan ancak balkon konuşmalarında ifade edilen politikalara vurgu yaparak, o politikaları hayata geçirerek kurtulabilir. Halkı dinlemelidir. Halkı dinlemezse, devrilmesi an meselesidir dediler.
İyi de birader, adam ülke yönetiyor... Gazete değil!
Sen gazetendeki serseri takımının cahilce sağa sola şarlamalarına engel olamıyorsun; kalkmış bir de Ülkeyi benim istediğim gibi yönet... Yönet ki, adamlarımı ortalığa salıp bel altı vurmayayım; sefil, zavallı, kof kabadayı diye ünlemeyeyim deme hakkını nerden alıyorsun?
Hem, sizin şu halk tanımlamanızda bir sorun yok mu?
İktidar partisinin gerilediğini, yoldan çıktığını, eski parlak günlerinden uzaklaştığını, Erdoğanın padişahlığa özenerek bir tür korku cumhuriyeti oluşturduğunu söyleyen politik azınlığa halk diyeceksek, bu partiyi ortaya çıkaran oy çoğunluğunu nasıl adlandıracağız?
İsmet Paşa kafası cahil oy çoğunluğu diyordu...
Böyle mi adlandıracağız?
Sadece halk tanımlamanızda değil, toplum tanımlamanızda da sorunlar var.
Mesela, değer skalasında en kıyak yere koyduğunuz karşılaştırmalı edebiyat uzmanı, Koç, Sabancı ve Eczacıbaşı gibi ailelerin toplumla müthiş bir bağı var demişti.
Hani, yeni bir darbe ihtimalini Erdoğanın otoriterleşmesi şartına bağlayan ve ordunun izin vermeyeceği kalemlerin başına muhayyel irtica tehlikesini yazarak, darbeleri güvence olarak gören laik yüreklere su serpen ünlü Marksist yazar...
Evet, aynen böyle demişti
Koç, Sabancı ve Eczacıbaşı gibi ailelerin toplumla nasıl bir bağı var?
Bu bağ ne zaman kuruldu?
Kuruyduysa, biz niye duymadık?
Herhalde, Koç, Sabancı ve Eczacıbaşı gibi aileler bizimle bağ kurmaya başladı. Artık toplantılarda bir araya geliyoruz, yemekler yiyoruz, şakalaşıyoruz, şu Erdoğan da ne tiran adammış diye geyik çeviriyoruz. Toplum artık biziz demek istiyor.
Marksist yazarın toplumuyla, mahut gazete yöneticisinin halkı nasıl değerlendirir bilmem ama Erdoğanın konuşmasında bir husus özellikle dikkatimi çekti.
Büyüme hedefleri, rakamlar, 2023 vizyonu; hepsi bir yana, (ki, muhalifleri bile bu konuda AK Partinin hakkını teslim ediyor), özellikle şu cümleyi çok sevdim: Yüzde 99 bile oy alsak geri kalan halkımızın hayat tarzı bizim güvencemiz altındadır. Çoğunluğun, azınlığa hükmetmesine karşı çıktık, azınlığın çoğunluğa hükmetmesine de karşı çıkacağız. Kimsenin hayat tarzına karışmadık, karışmayacağız.
Demek ki neymiş?
Çoğunluk azınlığa hükmedemeyecek... Ama azınlık da, Ülkeyi bizim istediğimiz gibi yönet. Her işin doğrusunu biz biliriz. Biz liberaliz... diyemeyecek. Herkes işine bakacak...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.