RP’yi niye kapattınız?
Herkesin durduğu yeri sorgulaması için bir tahlil yapacağım. Ergenekon oluşumu, maceracı yapısından soyutlanarak bakıldığında "ulusalcı" bir oluşum gibi gözüküyor.
En azından Ak Parti'ye karşı ortak cephe oluşturulurken, her birimin ötekini, "ulusal kaygılar" etrafında motive ettiği, daha amiyane tabirle gaza getirdiği söylenebilir. Benim medyadan derlediğim söylem çerçevesini şöyle özetlemek mümkün.
-Ak Parti, içeride meşruiyet sağlamak için Amerika ve Avrupa Birliği ile anlaştı. Bunun için Kıbrıs'ı gözden çıkardı, AB ile ilişkilerde milli hassasiyetleri gözardı etti. Azınlıklar meselesinde milli kaygıları ıskalıyor. Amerika'nın bölgeye ilişkin hesaplarına aracılık yapıyor vs...
"Ulusalcı çizgi"nin, bir de alternatif açılımının bulunduğunu biliyoruz. Vaktiyle, MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç Paşa, Rusya - çin - İran ekseninden bahsetmiş, Amerika ve AB'yi dışlamama şerhini de düşerek bir açılım önermişti. Ona göre ABD - AB baskıları böyle dengelenebilirdi. Böyle bir açılım çerçevesi, Türkiye'de epeyce geniş bir yelpazenin duygularını harekete geçirebilir.
O yüzden, bir ara "ulusalcı" çevre ile "milliyetçi" ve RP hinterlandındaki "İslamcı" çevre aynı söylemlerde, hatta bazen ortak mitinglerde buluştu. (çağlayan'daki Kıbrıs mitinginde bu niteliklerdeki hemen herkes vardı.) Bir ara Baykal, Tayyip Erdoğan'ı, Amerika'daki temaslarında Türkiye'nin çıkarlarını harcamakla suçlarken, Erbakan'ı "milli hassasiyetleri" sebebiyle kutlayarak açık bir kıyaslama bile yaptı.
Refah için kapatma davası açan Vural Savaş'ın duyguları bile Erdoğan - Erbakan kıyaslamasında, ulusalcılık kıyaslamasında Erbakan'dan yana idi. Evet, durum bu. Şimdi buradan çıkan değerlendirmeler var: Erbakan, başından beri "Siyasal İslamcı" olarak suçlandı. "Siyasal İslamcılık" Refah'ın veya Müslümanların kendilerinin ürettiği değil, Amerika'da üretilip, dünyaya pazarlanmış bir slogan idi.
Bu oluşumdan Amerika rahatsızdı ama rahatsızlığı, bu hareketin "dini daha iyi yaşama" iradesi taşımasından dolayı değildi. Bu oluşum, tüm Batı'nın, İslam coğrafyasındaki sömürgeci politikasına karşı idi ve asıl bu yönüyle düşmanlık çekiyordu. Erbakan en çok D-8'le düşmanlık çekti.
Sovyetler'in dağılmasından sonra Batı'nın gündemine giren "düşman" , siyasal, radikal, köktenci, hangi sıfatla ifade edilirse edilsin, sömürge karşıtı hareketlerdi ve bu hareketler, tabiatıyla, yönetimde etkili olup, sömürgeciliği dışlayacaklardı. Buna Batı razı olamazdı. Bunu "düşmanlık" olarak tanımlardı ve öyle yaptı.
Hadi soralım: -28 Şubat neden yapıldı?
-Batı dünyası Refah'ın devrilmesinden neden hoşnut oldu?
-28 Şubat'ı yapan kadrolarla bugünün ulusalcılarının akrabalığı nereden geliyor?
-28 Şubatçılar neden o gün, Refah'ın anti emperyalist çizgisini önemsemediler?
Bunu yapmadılar çünkü "İslamcı siyaset"in, Türkiye'nin güvenliğini tehdit edeceğine dair bir bilinç, taa Cumhuriyet'in başından beri vardı. Mustafa Kemal Paşa da, Milli Mücadele'den hemen sonra, Hilafeti ilga edip, Hilafet politikasına en çok öfkelenen İngiltere yakınlık kurarken, "Biz, Hilafeti kaldırarak İslam dünyası adına hareket etmediğimizi ortaya koymuş oluyoruz" mesajı vermekteydi. O değerlendirme, öncelikle, Hilafet'in dini boyutuna değil, siyasi boyutuna yönelik idi. Refah devrildi ama bunu ABD yapmadı, içerideki "ulusalcı" kurumlar yaptı, Amerika da sevinç duydu. O kurumlar, Refah'ın gerçekten anti-emperyalist politikalarını ıskalamışlar, Türkiye'yi "şeriat tehlikesi"nden kurtarmışlardı!!!
Amerika rahat bir nefes almış, AİHM de, bu "ulusalcı" karara onay vermişti. O zaman, ulusalcı-mulusalcı herkes Batı yanlısı idi. Batı yanlısı olmayan bir siyasi oluşumun üzerine birlikte çöreklenip, netice almışlardı. Şimdi, "ulusalcılık" nereye koşuyor? Mesela şu anda Amerika ve Avrupa, Ak Parti'nin ipini çekmeye hazır olsa, o "ulusalcı" tezgahın başında, gerçekten ani emperyalist, gerçekten milli davalar peşinde acaba kaç kişi kalır?
Soralım bakalım:
-Refah'ı kapatmakla çok kötü yaptık, Türkiye'nin anti - emperyalist bir damarını kuruttuk, diye özeleştiri yapan kaç kişi çıktı bugüne kadar?
-Türkiye'de İslamsız milli dava savunulabilir mi, diye düşünen kaç kişi çıktı?
Evet, bence Ak Parti, Türkiye'de anti-emperyalizm vs. gibi dertleri olmayan ama iktidara çöreklenmiş bir yapının direncini kırmak için, dış dünyayı turladı onlara Türkiye'de oynadıkları çevrenin hiçbir halk tabanı bulunmadığını, onlar üzerinden oynamanın, Batı için darbelere, anti demokratik baskılara oynamak anlamına geldiğini, bunun ise sürdürülemeyeceğini söyledi. Türkiye'de muhafazakar-milli-İslami-demokrat bir geniş taban vardı, DP, AP, ANAP ve şimdi Ak Parti bu tabanın siyasi organizasyonu idi. Batı, Türkiye'ye karşı, bu zemin ile doğru ilişki kurarak doğru politika belirleyebilirdi.
Bu zeminden, Türkiye'nin çıkarlarına aykırı bir talepte bulunmayı da aklından çıkarmalıydı. çünkü Türkiye'de hiçbir siyasi güç, milli çıkarları satarak siyaset yapamazdı, bu kolayca anlaşılır ve halk desteği ortadan kalkardı. Batı, Tayyip Erdoğan vakıasını görmekte gecikmedi. Açık bir şeydi ki, Baykal'ın oy oranı yüzde 18, Erdoğan'ınki yüzde 34 - 47 aralığında idi. Kiminle oynayabilirdi? Batı'da hâlâ tereddüt var, "Acaba ulusalcılar iktidara el koyarlar da açık düşer miyim?" diye...
Ulusalcılar emin olsunlar, şu anda iktidarı ele geçirebileceklerine inansa, özellikle Amerika, ağzını hemen onlardan yana bükmeye başlayacaktır.
Sorayım:
O zaman Amerika'nın anti-emperyalistliği bitecek midir ve size desteği çok hayır-hah bir destek mi olacaktır? Yoksa Amerika'nın "İran'la savaş, AKP ile olmuyor, bunu halka hesap verme gereği duymayacak bir güç yapabilir" hesabına mı denk düşeceksiniz?
Ben bugün, "Refah'ı kapattığımıza hata ettik" diye bir ulusalcı değerlendirmeye rastlarsam, bu işlerde azıcık samimiyet kırıntısı gördüğümü söyleyeceğim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.