ülkemizdeki gelişmeler her zaman arapsaçı gibi karmakarışık görünür. Hiçbir şey sade ve basit değildir. Mesela Ergenekon örgütünün hedefini birkaç cümleyle özetleyemeyiz ve ülkeyi hangi blok içinde, nasıl bir ekonomi ve dış politikayla yöneteceklerini, Güneydoğu sorununa bakış açılarını söylemek mümkün değildir. Eğer bunları söyleyemiyorsak merkezi bir yapılanmadan söz edemeyiz ya da ön plandaki kişiler örgütün bütününü temsil etmemektedir.

PKK gündemin baş köşesini işgal eder ama onun hedefinin ne olduğu belli değildir. Adının başında bölücü sıfatı olduğu için bir devlet kurmak peşinde oldukları söylenebilir ama bu devletin olası topraklarında, yani Güneydoğuda başka siyasal güçler tartışmasız biçimde ve ona geçit vermeyecek güçtedir, Kuzey Irak ona hasım bir gücün, oradaki fiili Kürt yönetiminin kontrolündedir. Ayrıca dış desteği konusunda sadece rivayetler vardır ve bu destek bağımsız bir devlet kurmak için yeterli değildir.

Geçmişte birçok eylemi gerçekleştiren sol örgütlerin aslında Ergenekon tarafından kurulduğu ve kullanıldığı söylenmektedir. Aynı dönemdeki siyasi cinayetlerin sandığımızdan farklı sebeplerle ve kişilerce gerçekleştirildiği gündeme düşmüştür. Yani bundan önce bildiğimiz ne varsa hepsinin yanlış olduğu söylenmektedir. Geçmişimiz Dünyadan kopuk, bazı insanların kişisel hesapları ve amaçları tarafından belirlenmiş kabul ediliyor. ülkeyi bir yandan diğerine savuran olayların arkasında sadece bir avuç insan görünüyor.

Benzer bir belirsizlik günümüzde de gözleniyor. Hedefimiz AB üyesi olmak olarak ifade ediliyor ama politikamız küreselleşme. Bu iki yaklaşımın birbirine zıt olduğu, başkalarından farklılaşarak oluşturulacak AB’nin tüm dünya ile bütünleşmek anlamına gelen küreselci eğilimle bağdaşmayacağı düşünülmüyor. Daha doğrusu AB hedefi küreselciliğin bir aracı olarak kullanılıyor.

Bölgemizdeki tüm ülkelerle iyi ilişkiler içinde olmak olarak özetlenen dış politika doktrinimiz bölgemizde çatışan güçlerin olmadığını kabul etmektir. Bu ya tüm dünyanın birbiriyle çatışmayan küresel bir yapıya dönüşeceği varsayımından hareket edildiği ya da asıl bölgesel hedefimizin gizlendiği anlamını taşır. çünkü ilişkilerimizde ABD, AB, Rusya gibi güçler arasında bir tercih yapmayacağımız ifade ediliyor.

Eğer bölgemizde ABD ile AB arasında bir çıkar çatışması olmadığı, Rusya’nın bu birliktelik karşısında etkisiz kalacağı ve bizim Rusya ile ilişkilerimizi Batı ittifakının izin verdiği ölçüde sürdüreceğimiz düşünülüyorsa ve herkesle iyi ilişkiler içinde olma politikası bu çerçeve içinde gerçekleştirilecekse sorun yok demektir. Bu durumda küreselcilik batıcılık anlamını taşır.

Belirsizlikten kurtulmanın yolu AB ile ABD’nin karşılıklı konumlarını, Rusya’nın yerini tayin etmekten geçer. AB üyesi olacağız ama herkesle iyi ilişkiler içinde olacağız ve AB’ne ayrıcalık tanımayacağız denemez. Bir birliğin içine girince diğerleriyle ilişkiler bu birlikteliğin gereklerine göre belirlenir. Ayrıca AB’nin bir bütün olup olmadığı da tartışmalıdır.