Hayvanları sevmek...
Madem dün laf arasında konuyu açtım, devam edeyim...
Evet! Etrafına nefret kusarken hayvanlara sevgi boca eden insanlar var.
Sahiden de buna sevmek diyebilir miyiz?
Her türlü sert tepkiyi göze alarak soruyorum...
Bazen hayvanlardan çok onların bize muhtaç hallerinebağlandığımızı inkâr edebilir miyiz?
Yalnızlığımızın, yenilgilerimizin, sosyal korkularımızın acısını hayvan sevgisiyle telafi ettiğimiz yalan mı?
Bir de son zamanlarda "Beyaz Türk"lere özgü yeni bir trendin filizlenmeye başladığını gözlemliyorum.
Bir ayrımcılık tarzı olarak hayvan sevgisi diyebiliriz buna.
Allahtan, "Yeni Türkiye"den ve "esmer" sosyal kesimlerden nefret eden bu insanların tutumundan sokak hayvanları fayda sağlıyor!
Sık rastlıyorum, bazı mahallelerde çok yaygın...
Karşılarına çıkan Suriyeli mültecilerin yüzüne karşı homurdanmaktan hiç utanmayan bu tayfa sokak köpeklerini beslemeye bayılıyor.
Gelelim ev hayvanlarıyla problemli ilişkimize.
İki nokta önemli...
Birincisi...
Hayvan beslemek asla "akıllı oyuncak" sahibi olmak değildir.
Sadece "seviyorum işte, ne olmuş!" mantığıyla ele alırsak, yanılırız. Çocuklar da oyuncaklarını severler.
Fakat hayvanlara oyuncak gibi davranmak onların varoluş hakikatine uymaz, uyamaz.
Onları "köle" gibi görüp sevenleri ise konu dışı sayıyorum. (Köpek sahipliği bazen böyle kritik bir eşiğe gelip dayanır!)
İkincisi...
Biraz daha zor bir mesele.
Gerçekten hayvan sevip sevmediğinizi itici veya ürkütücü diye bilinen hayvanlarayaklaşımınızı test ederek anlayabilirsiniz.
Ya da şunu sorun kendinize: Çirkin ve pis sokak köpekleriyle aranız nasıl? Yanlarından geçerken başınızı öte yana mı çeviriyorsunuz? Sadece güzel kedilere mi ilgi duyuyorsunuz?
Güzellik merakı ve karşılıklı şefkat pazarlığı üzerine kurulu hayvan ilişkilerinin sonu iyi gelmiyor.
Sokaklar sevgisi sömürülmüş, hazzı tüketilmiş ve sonunda terk edilmiş kediler, köpeklerle dolu. Yazıktır, günahtır!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.