Çözüm sürecini her vicdan sahibi desteklemelidir
Kayıp rakamları ortada; bunca canı ve malı heba eden bir çatışmanın en makul, uygulanabilir, tarafların olabilecek azami fedâkârlığı ile çözüme bağlanması, akan kanın durması, boşa gitmek şöyle dursun millet ve ülke olarak aleyhimize kullanılmış sayılan bunca servetin millet menfaatine sarf edilir hale gelmesi...
Bütün bunları kim istemez?
Bu milleti sevmeyen, dağılmasını, zayıflamasını, hatta mümkünse yok olmasını isteyenler çözüme karşı çıkarlar.
Türkiye’nin tam bağımsız ve ümmeti yeniden ihya edecek çekirdek ülke olmasını istemeyen, böyle bir gelişme çıkarlarına ters düşen ötekiler istemezler.
Daha adi ve şerefsiz bir amaç olarak bu çatışmadan maddi menfaat sağlayan mafyavari oluşumlar istemezler...
Bir de suret-i haktan görünen veya vehimleri fazla palazlanmış, suizanları müspet düşünmelerinin önüne set çekmiş fertler ve gruplar var. Bunların karşı çıkış gerekçeleri, ülkenin ve milletin bölünmesi, ülke toprağının bir kısmının siyasi veya başka menfaatler karşılığında satılması (peşkeş çekilmesi), siyasilerin “harici bedhahlarla” işbirliği yapmış olmaları...
Dediğim gibi bu son gerekçeler vehme dayanıyor, ortada böyle bir anlaşmayı bırakın, konuşma bile yok. Birinci âkıl adamlar hareketinde bölgeleri dolaşıp toplantılar yapmıştık, bu son gerekçeleri dile getiren siyasi ve sivil topluluk temsilcileri olmuştu, onlara hep şunu söyledik: “Çözüm, sizlerin muhtemel gördüğünüz kabul edilemez tavizlerle olsa buna önce biz karşı çıkarız, ama en yetkili ağızlardan çözümün adım adım nasıl gerçekleşeceği konusunda bilgiler aldık, böyle bir ihtimal yok”.
Gözü kör olasıca iktidar hırsı çözüm konusunu bile istismar etmekte sakınca görmüyor, devamlı şüphe pompalıyor, vehimlere dayalı tavizlerden söz ediyor, ihanet ithamlarında bulunuyor.
Elbette Kürt tarafında bulunan bazı şahıslar ve grupların kabul edilemez talepleri, beklentileri, şartları olacaktır. Tamamının, hatta en yetkili olanların değil, bir kısmının böyle talepleri ve şartları dile getirmiş olmalarını “iki tarafın altına imza attığı anlaşma metni” gibi takdim edip kullanmanın iyi niyet ve insafla bağdaşır tarafı yoktur.
Son oniki yıl içinde sadece Kürtlerin değil, bu ülkede hakları çiğnenmiş, zulme uğramış, dışlanmış bütün fertlerin ve grupların durumlarını iyileştirecek demokratikleşme adımları atılmıştır. Mevcut hükümet bu adımların devam edeceğini taahhüt ediyor. Özelde Kürt temsilcilerinin taleplerini ise dinliyor, olabileceklere müspet cevap veriyor, olmayacakların niçin mümkün olmadığını herkese anlatmaya çalışıyor.
Ama bu arada yüzde yüz haklı olarak şunu söylüyor: “Silah tehdidi ile barış ve kardeşlik müzakeresi olmaz, silahlı unsurları ülkeden çıkarın, silahları bırakın, ülkenin belli bir bölgesinde ayrı bir devlet kurmuş gibi hareket etmeyi terk edin, size bağlı unsurların yakıp yıkmalarını, insanlara ve mallara zarar vermelerini engelleyin; bunları yapın, oturup talepleri müzakere edelim...”
Kürt tarafının samimiyet imtihanını kazanmaları, hükümetin bu haklı taleplerine müspet cevap vermelerine bağlıdır.
Yapılan açıklamalara göre önümüzdeki dört ay içinde şu adımlar atılacak:
● Siyasi alana, siyasi kurum ve aktörlere yönelik çalışma yürütülecek.
● Yasal ve hukuki düzenlemeler ile insan hakları alanında adımlar atılacak. Özellikle hasta tutukluların tahliyesine imkân veren düzenlemelerin hızla hayata geçirilmesi planlanıyor. Yurda dönüşler konusunda ‘yasal güvence’ konusu gündemde.
● Ekonomik tedbirler uygulamaya konulacak, işadamları devrede olacak. TÜSİAD, MÜSİAD, ASKON gibi kuruluşlar da yatırımlara hız verecek.
● Sorunun parçası olan aktörlerle temas, diyalog ve benzeri çalışmalar yapılacak. İmralı ve Kandil’le görüşme hızlanacak.
● Eve dönüşlerle sosyal yaşama katılım ve uyum alanında çalışmalar yapılacak.
● Psikolojik destek ve rehabilitasyon için altyapı hazırlanıyor.
● Kamuoyu bilgilendirme ve kamu diplomasisi çalışmaları yürütülecek.
● Güvenlik ve silahsızlandırma çalışmalarına özel önem veriliyor.
● Kültürel programlara ağırlık verilecek. Sanatçıların da bu süreçte desteği alınacak.
● Toplumsal destek ve sivil toplum çalışmaları yapılacak, STK’lar işbaşında olacak.
● Sosyal programlar organize edilecek.
Peki bu adımların içinde aklını ve insafını koruyan birinin “ihanet” diyebileceği bir madde var mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.