Mavi Marmara’da ‘bitişik mesafe’ sorular
Mavi Marmara davası, İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam etti. Tanıklardan değerli arkadaşım Avukat Gülden Sönmez’in dört saat boyunca verdiği 50 sayfalık ifade tutanağını okudum. Kalbim delik deşik. Kan çanağına dönmüş o güvertede bekleşiyor hala hayatta kalanlar...
10 vatandaşımızın hayatını kaybettiği, 37 ülkeden 9 gemiyle 400 kişilik sivil yardım insanının kimisinin ağır yaralı olmak üzere darp edildiği, kalıcı araz taşıdığı, işkence ve ağır tacizlerle yaşadıkları o zulüm günlerinin hesabı hala sorulacak...
Türkiye’nin İsrail’den istediği özür, tazminat ve ablukanın kaldırılması gibi talepler geçen 4 yıl boyunca acaba ne durumda? Knesset’te uzun süren “üzüntü mü özür mü” tartışmalarına o günlerdeki cevap, Başbakan Erdoğan’dan gelmişti. Uluslararası sularda sivil insanlara yapılan bu katliam, üzüntü değil ancak özrü gerektirirdi. Özrün ardından tazminatı tartışmaya başlamıştı İsrail... Bir yandan yoğun diplomatik temaslar sürdürüyor, bir yandan da gayrı resmi şekilde yakınlarını kaybeden Mavi Marmaralılarla temas kurmaya çalışıyordu... Ne ki yakınlarını bu hunharca saldırıda yitirmiş kişiler, dava açmaya karar vermişlerdi...
Dava’nın görüldüğü mahkeme; İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Aluf Gabiel Ashkenazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Marom, İstihbarat Başkanı Amos Yadlin ve Hava Kuvvetleri Komutanı Avishay Levi hakkında yakalama kararı çıkarttı. Usul gereği bu kararın Adalet Bakanlığınca Dışişlerine ve Interpol’e iletilmesi gerekiyordu. Ancak üzerinden 6 ay geçmesine rağmen tutuklamaya dair mahkeme kararı hala Interpol’e iletilmiş değil... Bu durum haliyle gözleri Dışişleri Bakanlığı’na çeviriyor. Medyadaki polemikler ve yoğun eleştiri Feridun Sinirlioğluisimi üzerinde yoğunlaşırken, şunu da merak ediyoruz; Mavi Marmara hassasiyetiyle bilinen Hükümet, bu gecikme hakkında ne düşünüyor?
Reel politik veya diplomasi dediğimiz şeyin soğuk bir yüzü olduğu kesin. Lakin gerçek kişilerin acıları ve hukuk talebi, elbette bundan ayrıdır. Biz devlet işlerinden anlamayız. Furkan’ın sırtındaki, yüzündeki kurşun yaralardır yandığımız. “Bitişik Mesafe”: 0-2 santimdir, üstelik bu son kalleş kurşun Furkan henüz ölmeden atılmıştır.(Adli Tıp Rap.)
Diyarbekirli esnaf Ali Haydar Bengi, kartonpiyer ustası Midyatlı Cengiz Akyüz, İzmir’den tamirci Cengiz Songür, Kayserili gazeteci Cevdet Kılıçlar, tekvando şampiyonu Adanalı Çetin Topçuoğlu, Besnili kadayıfçı Fahri Yaldız, Kayseri’den lise son öğrencisi Furkan Doğan, Batmanlı elektronik mühendisi İbrahim Bilgen, yükleri gemiye istifle görevli İstanbullu Necdet Yıldırım, dört yıl komada yattıktan sonra Netanyahu’nun “anlaştık” diye basın toplantısı yapmaya hazırlandığı gün vefat eden Ankaralı Uğur Süleyman Söylemez...
Dikkat ediniz... Türkiye haritasıdır Mavi Marmara’nın şehitler kervanı...
Ya tutuklama kararı çıkartan hakimin, alelacele görevden sürülmesine ne buyrulur? Rasim Ozan Kütahyalı’nın ortaya saldığı “paralelci” yaftasıyla götürülen bu yargıcın aslen sol görüşlü olduğunu hukuk camiası da mı bilmiyor? Bir kere zahmet edip mahkemeye gelmeyenlereyse zaten sözümüz yok!
Avukat Gülden Sönmez’in ifadesinde “Türkiye’den giden ya da Türkiyeli olup İsrail’de yaşayan, operasyonda ve sonrasında birçok kötü muamelenin şahidi ve uygulayıcısı olan Türkçe tercümanlar konusunun aydınlığa kavuşması için Rafeal Sadi’nin tanık olarak dinlemesi” talebi de önemli.
Sönmez, Gemidekilerden Muhammed Biltaci’nin (Şehit Esma’nın babası) de tanık olarak çağrılmasını talep ediyor.
Komor Devleti temsilcileri, aralarında Cumhurbaşkanı müsteşarı da var, dava hakkında Türkiye’ye gelerek görüşme talebinde bulunmuşlar. Kendilerine vize verilmediğinden Tanzanya ve Kenya’dan geri dönmek zorunda kalmışlardır. Niçin?
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin talep ettiği bilgi desteği de Mavi Marmara’dan esirgenmiş. Niçin?
Sayın Cumhurbaşkanımızın Mavi Marmara’ya dair samimi hassasiyetini biliyoruz. Mazlumun, masumun, Ümmetin derdini kendilerine söylemeyelim de kime yanalım biz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.