İslam’ı asrın idrakine söyletmek (İctihad)
Büyük mütefekkir, yüksek ahlak örneği ve milli şairimiz Mehmed Akif Ersoy merhumun çeşitli yönleri hakkında farklı değerlendirmeler yapılmıştır ve yapılmaktadır. Bunlardan ikisi de onun ictihad ve taklid hakkındaki görüşleri ile ilgilidir.
Akif, Kur’an-ı Kerim’in hayat kitabı değil de mezarlık kitabı haline getirilmiş olmasından yakınıyor ve çağın birçok meselesine, çağı geçmiş fukaha sözlerini naklederek değil de gerektiğinde ictihad ederek cevap vermenin ve çözüm getirmenin zaruret haline geldiğini şiirle şöyle dile getiriyor:
“Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhâmı,
Asrın idrâkine söyletmeliyiz İslâm'ı”
Aşağıda bu beytin içinde geçtiği bütünü vereceğim, orada açıkça görülecektir ki, maksat ictihaddır. Ama bazı tenkitçiler sözü maksadının dışına çekmişler ve “Akif’in maksadı, dini çağa uydurarak bozmaktır” demeye getirmişlerdir ve bu haksızlıktır.
Şimdi şiirin bütününe bakalım:
Medresen var mı senin? Bence o çoktan yürüdü.
Hadi göster bakayım şimdi de İbnü'r-Rüşd'ü?
İbn-i Sînâ niye yok? Nerde Gazâlî görelim?
Hani Seyyid gibi, Râzî gibi üç beş âlim?
En büyük fâzılınız: Bunların âsârından,
Belki on şerhe bakıp, bir kuru ma’nâ çıkaran,
Yedi yüz yıllık eserlerle bu dînin hâlâ,
İhtiyâcâtını kâbil mi telâfı?Aslâ.
Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhâmı,
Asrın idrâkine söyletmeliyiz İslâm'ı.
Kuru da’vâ ile olmaz bu, fakat ilm ister;
Ben o kudrette adam görmüyorum, sen göster?
Koca ilmiyyeyi aktar da, bul üç tâne fakîh:
Zevk-ı fıkhîsi bütün, fıkri açık rûhu nezîh?
Sayısız hâdise var ortada tatbîk edecek;
Hani bir tane “usûl” âlimi, yâhu, bir tek?
Akif bununla da yetinmemiş, beklenen yeniliğin kimler tarafından ve hangi yöntemle yapılacağını da açıklamıştır. Onun tercihi İslâmî ictihaddır ve ictihad, ilhamı Kur’an’dan (vahiy kaynağından) alıp İslam’ı çağın insanlarına açıklamakla gerçekleşir; onun usulü ve kuralları vardır:
Hayır, taassup eden yok...Şu var ki: icâbı
Tahakkuk etmeli bir kerre, bir de erbabı
Eliyle olmalı matlûb olan teceddütler
Bakın ne günlere kaldık: Ya beş ya altı kopuk
Yamaklarıyla beraber ki hepsi kılkuyruk,
Utanmadan çıkıyor, ictihada kalkışıyor!
Bu hâle karşı tahammül hakikaten zor.
Kilitlidir kapı “ümmî duhât” için amma
Kıyâm-ı haşre kadar ictihad eder “ulemâ”
Evet şeraiti mevcud olunca insanda
Ne kaldı men’edecek ictihadı meydanda?
İle'l-ebed yetişir müçtehid bu ümmetten
Şu var ki: Çıkmalı ferdâ-yı nura zulmetten
Düşünmüyor bu kopuklar ki: Müçtehid geçinen
Zamanın olacak muktedası irfanen.
Kitab’ı, Sünnet’i, icmâ’ı sağlam anlayacak
Hilafı yoklayacak, ihtiyacı kollayacak
Durum böyle iken, sormak gerekmez mi?
Ya ictihada nasıl kalkıyor bu sersemler?
O ictihada ki: Dünya kadar ulûm ister!
İşin recülleri kimlerse çıksın orta yere;
Ne var, ne yok, bilelim, hiç değilse bir kerre
Sabahleyin mütefelsif, ikindi üstü fakih;
Sular karardı mı pek yosma bir edib-i nezih;
Yarın müverrih, öbür gün siyasetin kurdu;
Bakarsın ertesi gün ictihada pey vurdu...
Hülâsa, bukalemun fitratinde züppelerin
Elinde maskara olduk... Deyin de hükmü verin!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.